Kadın Bir Sosyal Girişimcinin Sektör ve Pandemi Deneyimi:

Dönüşüm Dayanışmayla Mümkün

Ayşegül Taşıtman

Bundan tam beş yıl önce Türkiye’de ebeveynlerinden dolayı cezaevinde olan çocuklara oyuncak tasarlama ve çocukların hayallerindeki oyuncaklara erişmelerini sağlama tutkusuyla Önemsiyoruz isimli küçük bir girişim başladı. Hayallerin uygulamaya geçmesiyle mücadelenin ilk adımları atıldı, ancak sürekli bürokratik erkin engeli vardı. Üretime geçmek ve yaygınlaştırmak için izin süreçleri hep bir adım öndeydi. Daha fazla kadına ve çocuğa ulaşmak isterken Mart 2020’de işler durma noktasına geldi. Pandemi ve beraberinde getirdiği psikolojik kilitlenme, seyahat ve iş konusundaki ciddi kısıtlamalar, mevcut işlerin iptali tüm bunlar duygusal ve finansal duraklama anlamına geliyordu. Evlerden çalışma dönemi başladı, bu da bir kadın için ek bakım sorumlulukları demekti. Önemsiyoruz’un kurucusu Gözde’nin hikâyesi benzersiz ve biricik değildi. Bu hikâye, hem kişisel hem de profesyonel bir çalışan olarak pandeminin ardından önemli yaşam tarzı değişiklikleriyle uğraşmak zorunda kalan birçok kadın için gerçekliğini koruyor. Kriz dönemlerinde ve sonrasında kadınların bu süreçlerden ciddi bir şekilde etkilendiği gerçeğine yabancı değiliz. Tarihsel olarak baktığımızda da ekonomik krizlerin kadınlar için sağlık hizmetlerine, eğitime ve finansmana erişim gibi yaşamsal konularda mevcut eşitsizliklere neden olduğunu biliyoruz.

Sosyal ya da çevresel etki yaratmayı öncelikli amacı olarak belirleyen, gelirlerinin yarısından fazlasını ticari faaliyet yoluyla elde eden ve kârlarını öncelikle sosyal amaçları için harcayan kuruluşlar “sosyal girişim” olarak adlandırılıyor. Türkiye’de sosyal girişimcilik alanı giderek genişliyor, her geçen yıl sosyal girişimcilerin sayısı artıyor.[1] Türkiye’deki sosyal girişim sayısı dokuz bin civarında. Bu girişimlerin çoğu 2015 yılından sonra kurulmuş. Türkiye’de sosyal girişimlerin çoğu büyük şehirlerde, hatta %45 kadarı da İstanbul’da yer alıyor. Sosyal girişim liderlerinin %47’si genç ve %55’i kadın.[2]

Sosyal girişimcilerin yarısından fazlasının kadın olduğunu görüyoruz.[3] O nedenle bir sosyal girişime liderlik eden kadın bir girişimciyle söyleşi yapmak ve deneyimlerini dinlemek istedim. Bu noktada, Mart ayından itibaren pandemi ve kısıtlamaların etkisiyle sosyal girişimcilik alanında hatta genel olarak sosyal sektörde, toplumsal cinsiyet eşitsizliği açısından nelere tanıklık ettik, ne olsaydı eşitsizliği giderebilirdik ve bu krizi birlikte nasıl yönetebiliriz üzerine Önemsiyoruz sosyal girişiminden Gözde Şekercioğlu ile sohbet etme şansımız oldu. Bu sohbette salgının özellikle kadın sosyal girişimcilere etkisi üzerinde durduk.

Ayşegül Taşıtman: Öncelikle sizin hikâyeniz nasıl başladı?

Gözde Şekercioğlu: Farklı dernek ve vakıflarda gönüllülük yaptım. Endüstriyel tasarım eğitimi aldım, tasarım yönetimi alanında farklı disiplinlerin birlikte çalışabileceği bir mesleki bilgim ve deneyimim var. İlk defa gönüllü olduğum bir projede mesleki bilgimle sahadaki ihtiyacın kesiştiğinin farkına vardım. Bu da Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı’nın yürüttüğü İçeride Çocuk Var projesiydi. Adli sistemdeki kadınların yanında 0-6 yaş arası çocuklar olduğunu ve içerideki çocukların, dışarıdaki çocuklar kadar her şeye erişemediğini öğrendim. Bunların başında da oyuncak geliyordu. Benim için bu bir ihtiyaçtı, içeriye girecek oyuncağı tasarlamak için gereken çevreye ve bilgiye sahiptim. Böylece Önemsiyoruz’un temelleri atıldı. Sosyal girişimci olduğumu da ilk defa Koç Üniversitesi Sosyal Etki Forumu’nun (KUSIF) Know Your Impact[4] kampında öğrendim. Değişim yaratmak, sosyal fayda yaratmayı istemek benim orada keşfettiğim bir alan oldu. O kampta yapmak istediğim işin sosyal girişimcilikle ilgili olduğunu öğrendim ve sonrasında sosyal girişimci demeye başladım kendime.

Önemsiyoruz ne yapıyor?

Önemsiyoruz, hem dernek hem de şirket yapısı olan bir sosyal girişim. Genel amacı çocukların ve çevresindeki yetişkinlerin sosyal, kültürel ve ekonomik alanda nitelikli ve sürdürülebilir gelişimlerini sağlarken psikososyal iyi oluş hallerini desteklemek. Sahadaki küçük ya da büyük ölçekli ihtiyacı tespit etmek için birebir kadınlar, çocuklar ve risk grubundaki kişilerle çalışan topluluklarla bir araya geliyoruz. Kamu kurumu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içinde yerel, ulusal ve uluslararası ölçekte çalışmalar yürütüyor, sürdürülebilirlik ve etki alanını genişletmek için birlikte çalışmayı öncelikli görüyoruz. Özetle, yan yana gelmesi güç olan birimlerin bir araya gelerek ortak bir amaç için çalışmasına çaba sarf ediyoruz diyebiliriz.

Her sektörde olduğu gibi sosyal sektörde de cinsiyet dengesizliği olduğunu, özellikle karar alıcı mekanizmalarda eşitsizliğinin çok net göründüğünü biliyoruz. Sosyal girişimcilik alanı nasıl bir alan? Kadın bir sosyal girişimci olarak neler yaşıyorsunuz? Ek olarak, küçük ve büyüyen işletmeler pandemi sırasında en çok etkilenen alt gruplardan oldu. Dolayısıyla bu alt grup içerisinde yeni korona virüs önlemleri nedeniyle en çok etkilenenlerin kadın girişimler olduğunu söyleyebilir miyiz?

Öncelikle kadın girişimci ve finans ilişkisinde kalıplaşmış yargılarla baş ediyoruz. Yaptığımız iş, bir proje olarak algılanıyor; hatta sosyal sorumluluk olarak yorumlanıyor. Burada istatistiksel bilgiyi aktarma pratiği kazanabilmek mühim! Herkesi yakalayacak verileri paylaşmak. Sosyal girişimcinin bir meselesi vardır, o mesele çoğunlukla duygusal bir taraftan güç ve ilham alır. Biz iş birliklerimizi düşündüğümüzde daha çok kadınlarla iş birliği geçmişimiz olmuş.

Son aylarda korona virüs, milyonlarca insanı enfekte etti ve insanlığı sosyal olarak da etkileyerek yayıldı. Beraberinde bu dünya hakkında bildiğimiz her şeyi olduğu gibi değiştirdi. Pandeminin sosyal sektör üzerindeki sosyal etkisini henüz ölçememiş olsak da küresel ekonomi ve çalışma hayatı üzerindeki etkilerine tanık olmaya başladık. Özellikle sosyal girişimler, pandemiden ekonomik olarak büyük ölçüde etkilenen nüfuslardan biri. Sosyal girişimciler arasında da maalesef kadınlar bu süreçten daha çok etkilendi. Siz nasıl etkilendiniz?

Mart’ın 15’inden beri evdeyiz, yıl sonuna kadar da evden çalışacağız. Bizi öncelikle duygusal olarak çok etkiledi. Bir tasarımcı ve sosyal girişimci olarak, motivasyon ve yaratıcılık eksikliği yaşadık. Sosyal mesafenin bu yaratıcılık üzerinde ciddi bir etkisi var ve son zamanlarda konuştuğum kadınların çoğu, yaratıcı olmanın ve kendini motive etmenin daha zor olduğunu söylüyor. Maddi olarak yıl sonuna kadar çalışanları ve girişimin devamını sağlayacak iki tane iş birliğimiz vardı, ancak bıçak gibi kesildi. Müthiş bir belirsizliğin içine girdik. Kaynak geliştirme işlerine giriştik, şu an bağışlarla devam ediyoruz. Şu dönemde evden çalışan bir kadın olarak hem ev hem çalışma hayatı hepimizi çok zorluyor. İş, çocuk bakımı ve ev işlerinin yükü evlerden çalışmaya başladığımız ve dört duvardan çıkamadığımız bu günlerde bizi çok zorladı. Öte yandan, çalışmalarımız da devam etti. Bu pandemi sürecinde bir komite yapısı kurduk, komiteler kendi içlerinde kendi anlayışlarıyla yönetiliyor. Dijital ortam bizim için üyelerimiz ve gönüllülerimiz arasında yeni bağlar kurulmasını sağladı. Kadınlar arasında dijital sosyalleşme ortamı yarattık, buna çok ihtiyacımız vardı. Sosyal güçlenmeye ihtiyacımız vardı. Pandemi süreci müthiş bir yorgunluk yarattı biz kadınlarda. Her şeyi bir anda değiştirmek çok mümkün değil biliyorum ama kadınların bunu değiştirebileceğine dair bir iradeye sahip olduğunu hatırlaması, bir şeyleri talep edip ifade edebileceğini bilmesi çok önemli. Bunun için de kadınlar arası güvenli iletişim alanının oluşturulabilmesi odaklı çalışmak, bu bir araya gelişlerde geliştirilmesi gereken bir taraf varsa onu en başından yakalamak ve dayanışma temellerini atmak şart gözüküyor!

Ayrıca şunu da söyleyebilirim, pandemi bizi iş birliklerine yönlendirmeye başladı. Kadın kurumlarıyla dayanışmanın önemini fark ettik. Nerede güç birliği yapabiliriz diye daha çok kafa yorduk çünkü pandemi sürecinde tek başına bir şey yapamayacağımızdan daha da emin olduk. Etkimizi daha da artırmak, daha çok kişiye ulaşmak için iş birliği kanallarımızı geliştirmeye karar verdik.

Pandemiden önce kadın sosyal girişimcileri desteklemek, aracı kuruluşlar ve yatırımcılar arasında önemli ve prestij sağlayan bir konuydu. Ancak pandemiyle birlikte ilk vazgeçilen yatırımlardan biri oldu. Sosyal girişimler salgından nasıl çıkacak?

Krizden sonra zor zamanların geleceğini biliyoruz, muhtemelen her zamankinden daha zor olacak. Bu belirsizlik hepimizi korkutuyor. Öte yandan, bu süreç biz kadınlara yeni başlangıçlar yaşattı ve bu, kadınların hayatlarına sıfırdan başlamasının bir hikâyesi olabilir. Kadın girişimciler için bu felaketin ortasında ayakta kalmaya çalışmak imkânsız görünebilir. Az temsil ediliyorlar ve yatırımlar daha az olabiliyor. Örneğin biz, pandemiden öncesine göre çok daha fazla çağrı alıyoruz. Türkiye’nin dört bir yanından onlarca kadın, çoğunlukla tıbbi nedenlerden, acil yiyecek veya hijyen gerekliliklerinden dolayı bilgi almak ve destek almak için bize yazıyor. Ancak onlara desteğimiz bireysel çabalardan öteye gidemiyor maalesef.

Son olarak genç kadın sosyal girişimcilere önerileriniz neler olur?

Bir yerden başlamak gerekiyor, kendi istediğinize odaklanın diyebilirim. Bu ülkede kadın sosyal girişimci olmak zor, aslında sadece bu alan için de değil. Sosyal girişimcilik insanın kendine yaklaşma yolculuğu denebilir, kendini keşfetme yolculuğu. Bizi, kadınların birbirini desteklediği bir çıkış yolu ve umut olarak görüyorum.

Bu salgın, toplum olarak alıştığımız eşitsiz sistemler ve yapılar için bir ayna görevi gördü. Bununla birlikte, bize mevcut sistemi değiştirme ve girişimciler için kapsayıcı ve sürdürülebilir destek sistemleri tasarlama fırsatı da sunuyor.[5] Bu noktada kadınların örgütlediği sosyal girişimlere yatırım yapmaya devam etmenin, bu ve diğer tüm krizlerin üstesinden gelmek için böyle bir dayanışmanın önemli olduğuna inanıyorum. Bugün, feminist ilkelere her zamankinden daha fazla ihtiyaç var – bakım hizmeti, görünmeyen emek, dayanışma ve iş birliğine… Krizden çıkarken ne yapacağımıza karar vermek için kadınların seslerini dinlemeliyiz.

Fotoğraf için Gözde Şekercioğlu’na teşekkürlerimizi sunarız.

[1] Koç Üniversitesi Sosyal Etki Forumu (KUSIF), Ekim 2018 itibariyle Türkiye’nin sosyal girişimcilerini, bu alana ilgi duyan aktif vatandaşlarını, sivil toplum kuruluşlarını, sosyal girişimcilik alanında yer almak isteyen kamu kurumlarını ve özel sektörü bir araya getiren Türkiye Sosyal Girişimcilik Ağı’nın, Vehbi Koç Vakfı ile birlikte yürütücülüğünü üstlenmektedir. Detaylı bilgi için web sitesini inceleyebilirsiniz: www.sosyalgirisimcilikagi.org

[2] British Council, 2019. “Türkiye’de Sosyal Girişimcilerin Durumu.” https://www.britishcouncil.org.tr/sites/default/files/20190702_se_research_report_the_state_of_social_enterprise_in_turkey_tr_double_page.pdf (Son erişim tarihi: 17 Eylül 2020)

[3] Toplumsal cinsiyet eşitsizliği alanında çalışan farklı sosyal girişimlere göz atmak için bkz. KUSIF, “Cinsiyet Eşitsizliğine Karşı Sosyal Girişimcilik.” https://www.sosyalgirisimcilikagi.org/cinsiyet-e-itsizli-ine-kar-i-sosyal-giri-imcilik-1 (Son erişim tarihi: 17 Eylül 2020)

[4] KUSIF tarafından 2015-2017 yılları arasında yürütülen Genç Sosyal Girişimciler İçin Sosyal Etki Ölçümleme Araçları “Know Your Impact” projesinin detaylarını incelemek için bkz. https://kusif.ku.edu.tr/projeler/sosyal-etki-projeleri/know-your-impact/ (Son erişim tarihi: 17 Eylül 2020)

[5] Pandeminin kadın sosyal girişimcilere etkisi, krize müdahale yöntemleri ve çözüm önerileri konusunda Hindistan örneğini incelemek isterseniz bkz. Salla, S. (19 Temmuz 2020). “How Will COVID-19 Affect Women Entrepreneurs?”

http://www.ipsnews.net/2020/07/will-covid-19-affect-women-entrepreneurs/ (Son erişim tarihi: 17 Eylül 2020)