Ebru İnal Önal, Nüket Paksoy Erbaydar
Afet, insan toplumunun bir gerçeğidir. Birleşmiş Milletler afeti etkilenen toplumun kendi kaynaklarını kullanarak başa çıkamadığı yaygın insani, maddi ya da çevresel kayıplara neden olan ve toplumun işlevini ciddi şekilde aksatan olay olarak tanımlamaktadır (UN, 1992). Çeşitli disiplinler de (tıp, sosyoloji vb.) afeti kendi bilim alanları dahilinde tanımlar. Ancak her tanımda ortak olan bir kısım bulunur ki, bu da mevcut kaynakların yetersizliğidir. Mevcut kaynakların yetersizliği, acil durumları afetlerden ayırır. Afetlerden kaynaklanan zararın azaltılabilmesi ve en iyi şekilde yönetilebilmesi için “bütünleşik afet yönetimi sistemi”ne ihtiyaç vardır. Bütünleşik afet yönetimi sistemi; afet öncesi, sırası ve sonrası aşamalarını içermek üzere gerekli önlemlerin ve çalışmaların planlanması, yönlendirilmesi, koordine edilmesi, desteklenmesi ve etkin olarak uygulanabilmesini sağlayan çok yönlü, çok disiplinli, çok taraflı, dinamik ve karmaşık bir yönetim sürecidir (AFAD, 2014). Toplumların afetler karşısında dirençli hale getirilmesi, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine küresel düzeyde erişilebilmesi için elzemdir. Afetler özelinde dirençlilik, toplumun temel tüm yapılarının korunmasını, yenilenmesini ve tehlikelerin soğurulmasını sağlayarak kalkınmanın sürdürülmesi ve iyileşme kabiliyeti anlamına gelir (UN, 2015).
Afet riski, önceden var olan tehlikeler ile zarar görebilirlik değişkenlerinin bir kombinasyonudur. Toplumların zarar görebilirlik nedenleri arasında başta yoksulluk olmak üzere çok sayıda faktör vardır. Bu faktörlerden biri de toplumların mevcut toplumsal cinsiyet düzenleridir. Toplumsal cinsiyet düzenleri bireylerin afet öncesi, sırası ve sonrası aşamalarında sergiledikleri her davranış ve eyleme yansımaktadır. 1999 Marmara depreminde deprem anında giyinmeden dışarıya çıkamayan 75 yaşında bir kadına, deprem sonrası tüm çocuklarını kaybettiği için yeniden doğurmazsa kocasının boşanma tehdidi ile karşı karşıya kalan 50 yaşında başka bir kadına ve afet sonrası alkol ve şiddete başvuran erkeklere dair anlatılar, toplumsal cinsiyet normlarının afet süreçlerine yansımalarına örnektir (Demirer, 2009). Ayrıca 23 Ekim ve 9 Kasım 2011 Van depremleri sonrasında tuvaletler ve yıkanma yerleri uygun tesis edilmediği için kadınların bu alanları kullanmaktan çekindikleri ve hatta engellendikleri belirtilmektedir (Okay ve İlkkaracan, 2018). Kahramanmaraş depremlerinde ise depremin ilk günlerinde, deprem bölgesinde 214 bin 325 gebe kadının olduğu, 23 bin 814 gebe kadının ise son bir ay içinde doğum yapmasının beklendiği belirtilmiştir (EŞİK, 2023).
Afetlerdeki ölümlerin cinsiyet dağılımı kadınların ekonomik ve sosyal hakları ile yani toplum içerisinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin ne ölçüde sağlandığı ile doğrudan ilişkilidir. Bu nedenle bir ülkede kadın erkek eşitliğinin sağlandığı ölçüde meydana gelen afetlerde kadın erkek ölüm sayıları benzer olmalıdır. Bu nedenle bunun tersi de doğrudur. Yani kadın erkek eşitsizliği arttıkça afetlere bağlı mortalitede kadınlar aleyhine bir artış görülecektir. Örneğin, Bangladeş’te 1991’de siklon nedeniyle ölen 140 bin kişiden %90’ı kadınlardır. Sri Lanka’da meydana gelen tsunamide erkekler yüzme bildikleri, erkek çocukları da ağaçlara tırmanma becerisine sahip oldukları için daha kolay kurtulmuşlardır (Neumayer ve Plümper, 2007; IASC, 2017).
Türkiye, pek çok afet türünün oldukça sık yaşandığı bir ülkedir ve depremler bakımından “yüksek riskli” olarak nitelenen bir coğrafyada bulunmaktadır (AFAD, 2018). 1999 yılı Marmara depremlerinde 18 bin 373 kişi, 2011 yılı Van depremlerinde 644 kişi, 2020 yılında İzmir’de meydana gelen depremde 117 kişi hayatını kaybederken, 2023 yılı Kahramanmaraş depremlerinde 44.218 kişi ölmüştür (AFAD, 2014; AFAD, 2023). Ancak bütün bu depremlerde hayatını kaybeden ya da etkilenenlerin cinsiyete göre dağılımlarına ilişkin bilgi bulunmamaktadır. Bu, ülkemiz için çok önemli bir eksikliktir. Oysa afet yönetimine ilişkin toplanan her veride cinsiyete göre ayrıştırılmış veri toplanması ve verilerin değerlendirilmesi bütünleşik afet yönetiminin ayrılmaz bir parçasıdır. Türkiye’nin ulusal afet mevzuatının değerlendirildiği bir çalışmada, 17 yasal düzenleme arasında yalnızca iki mevzuatın toplumsal cinsiyete dair atıf içerdiği saptanmıştır (Erbaydar, Önal-İnal ve Kaya, 2019). Öyle ki ilk kez 2011 yılı ‘‘Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı-2023’’ adlı çalışmada toplumsal cinsiyet ibaresi yer almıştır ve afetlerle baş edebilme kapasitesinin artırılması ve zarar görebilirliğin azaltılmasında toplumsal cinsiyetin önemli bir etken olduğu belirtilmiştir. Ancak belirtilen bu planın da sonuç itibarı ile toplumsal cinsiyete nötr bir politika belgesi olduğu saptaması yapılmıştır (Erbaydar, Önal-İnal ve Kaya, 2019). 2015 yılı ‘‘Geçici Barınma Merkezlerinin Kurulması, Yönetimi ve İşletilmesi Hakkında Yönerge’’de ise toplumsal cinsiyete kısmen duyarlı bir yaklaşım benimsenmiş, kadınlara yönelik düzenlemelere ve önceliklere ilk kez yönergede yer verilmiştir (Erbaydar, Önal-İnal ve Kaya, 2019). Her ne kadar bu iki yasal düzenleme toplumsal cinsiyete dair bazı atıf ve düzenlemeleri içerse de tam anlamıyla toplumsal cinsiyete duyarlı değildir. Halbuki ‘‘Sendai Afet Risk Azaltılması Çerçevesi 2015-2030’’, afet riskinin azaltılmasının kapsayıcı bir nitelik taşıması gerekliliğini vurgulayarak toplumsal cinsiyet perspektifinin tüm politika ve uygulamalara entegre edilmesinin şart olduğunu ve kadınların liderliğinin teşvik edilmesinin zaruri olduğunu belirtmektedir.
Görüldüğü üzere afete ilişkin her türlü düzenlemede toplumsal cinsiyet perspektifinin yer alması yaşamsal öneme sahiptir. Aksi halde ne risklerin afete dönüşmesi engellenebilecek ne de toplumsal kırılganlıklar ortadan kaldırılabilecektir. Bu nedenle toplumsal cinsiyet analizi yapmak ve bu analiz sonuçları doğrultusunda programlar oluşturmak, afetler özelinde planlanma, değerlendirme, uygulama ve gözden geçirme süreçlerinde de kadınların, kız çocuklarının, erkeklerin ve erkek çocuklarının farklı gereksinimlerini, rollerini, ilişkilerini ve deneyimlerini göz önüne almak gerekmektedir (IASC, 2017). Bu nedenle afet yönetimi sürecinin tüm aşamalarında (zarar azaltma, hazırlık, müdahale, iyileştirme) toplumsal cinsiyetin ana akımlaştırılması elzemdir.
Kaynaklar
AFAD (2014). Açıklamalı Afet Yönetimi Terimleri Sözlüğü. https://www.afad.gov.tr/ aciklamaliafet-yonetimi-terimleri-sozlugu Erişim Tarihi: 10.04.2023
AFAD (2014). Müdahale, iyileştirme ve sosyoekonomik açıdan 2011 Van depremi. Ankara. https://www.afad.gov.tr/upload/Node/17944/xfiles/mudahale_- iyilestirme-ve-sosyoekonomik-açıdan-2011-van-depremiraporu2.pdf
AFAD (2018). Türkiye’de Afet Yönetimi ve Doğa Kaynaklı Afet İstatistikleri (Disaster Management and Natural Disaster Statistics in Turkey). https://www.afad.gov.tr/kurumlar/afad.gov.tr/35429/xfiles/turkiye_de_afetler.pdf
AFAD (2023). Kahramanmaraş Pazarcık’ta Meydana Gelen Deprem Hk. Basın Bülteni-2. Erişim: 10.04.2023. https://www.afad.gov.tr/kahramanmaras-pazarcikta-meydana-gelen-deprem-hk-basin-bulteni-2
Demirer K.D. (2009). Toplumsal cinsiyete duyarlı afet yönetimi. Uygulamacılar İçin El Kitabı. (Çeviri). Kocaeli Üniversitesi Yayınları: 362, 11, 76.
Erbaydar, N. P., İnal, E., Kaya, E. (2019). Afet Mevzuatının Toplumsal Cinsiyet Açısından İncelenmesi. Paradigma.
EŞİK (2023). 6 Şubat 2023 Depremleri Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Bakış Açısından Geleceğe Notlar. https://esik.org.tr/s/2547/i/ESIK_DepremRaporu_TCE_BakisAcisindan_GelecegeNotlar.pdf
Inter-Agency Standing Committee. (2017). The gender handbook for humanitarian action.
Neumayer, E., Plümper, T. (2007). The gendered nature of natural disasters: The impact of catastrophic events on the gender gap in life expectancy, 1981–2002. Annals of the Association of American Geographers, 97(3), 551-566.
Okay, N., İlkkaracan, İ. (2018). Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Afet Yönetimi. Resilience, 2 (1).
United Nations, Department of Humanitarian Affairs, (1992). Internationally Agreed Glossary of Basic Terms Related to Disaster Management. (DNA/93/36). United Natıons. Geneva.
United Nations (2015). Transforming our world: the 2030 Agenda for Sustainable Development, United Nations, New York, (2015).