Göç, Toplumsal Cinsiyet ve Sağlık

Sibel Sakarya

Sağlığı belirleyen etkenler eğitim, gelir, işsizlik, çalışma ortamı ve koşulları, sosyal güvenlik, barınma, beslenme, sosyal ilişkiler vb. pek çok sektörle ilişkilidir ve bunların tümü göçmen sağlığı üzerinde de etkilidir (Dahlgren ve Whitehead, 2006). Öte yandan, göçmen sağlığının en önemli belirleyicisi göç sürecinin kendisidir. Göç sürecindeki risk etkenleri ile koruyucu etkenler, göçten önce, seyahat sırasında, göç edilen ülkeye ulaşıldığında ve ana vatana geri dönüldüğünde var olan koşullarla ilişkilidir. Yaş, cinsiyet ve sosyoekonomik durum ise göç sürecinin her aşamasında göçmen sağlığını belirleyen ortak etkenlerdir (IOM, WHO, UN Human Rights, 2013). Özellikle de toplumsal cinsiyet, göç kararının alınmasından başlayarak göçün bütün süreçlerinde var olmaktadır.

Sağlık alanında toplumsal cinsiyetin analizi, cinsiyetler arasında sağlığın korunması ve geliştirilmesi için kaynaklara ulaşma, risk etkenlerine maruz kalma, hastalığa yakalanma, hizmet arama, hizmete erişim ve sağlık sonuçları gibi farklılıkların anlaşılmasına katkı sağlar (Türmen, 2003). Göç bağlamında ise toplumsal cinsiyet göç etme nedenini, göç eden kişiyi, göç edilen yeri, göç biçimini ve kullanılan bağlantıları, varılacak ülkedeki mevcut fırsatlara ve kaynaklara ulaşım ile ana vatandaki ilişkileri etkiler. Risklere ve maruziyetlere karşı duyarlı olma (savunmasızlık) ve gereksinimler de büyük ölçüde cinsiyete göre biçimlenir. Roller, beklentiler, ilişkiler ve güç dinamikleri erkek, kadın, kız veya oğlan çocuğu olmak ile ilişkilidir ve göç sürecinin bütün yönlerini önemli ölçüde etkiler.

Kadın Göçmenler ve Toplumsal Cinsiyet

Bölgelere göre farklılık göstermekle birlikte kadınlar dünyadaki göçmenlerin %48’ini oluşturmaktadır; son dönemde bölgedeki erkek göçmen sayısındaki büyük artış nedeniyle, en düşük oran %42’yle Asya’dadır; buna karşın Avrupa’daki kadın göçmenlerin oranı %52,4, Kuzey Amerika’da ise %51,2’dir (UN, 2016). İnsan ticareti mağduru olan 21 milyon kişinin de üçte birinden fazlasını çocuklar, çoğunluğunu ise kadınlar ve kız çocukları oluşturmaktadır (IOM, 2015). Kadınlar ve kız çocukları kendi başlarına gelir elde eden kişiler olarak giderek artan oranda göç nüfusuna katılmaktadır. Özellikle göçmen kadınlar göçmen olmayanlara göre iş gücüne daha çok katılmaktadır (IOM, 2015). Veriler yüksek miktarda göçmen alan pek çok ülkede kadın göçünün erkek göçüne göre daha hızlı büyüdüğünü göstermektedir. Bu trend “göçün feminizasyonu” olarak bilinmektedir (EIGE, Feminization of migration).

Göçün ve göçmen işçiliğin toplumsal cinsiyet boyutu, göç sürecinde göçmen kadınların sayısının artmasıyla özel önem verilmesi gereken bir çalışma alanı haline gelmiştir. Kadın göçmenlerle yapılan çalışmalar emek göçünün, göçmen kadınlar için daha zor bir süreç olduğunu göstermektedir (İKGV, 2015). Kadınlar hem göçmen hem de kadın olarak çifte yük taşımaktadır, bu durumun temel nedeni toplumsal cinsiyet ayrımcılığıdır. Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı nedeniyle kadınlar eğitim ve bilgiye erişim, sağlık düzeyi, aile sorumlulukları, şiddet/ayrımcılık deneyimleri açısından olumsuzluklar yaşamaktadır (IOM, 2015).

Bu önemli kadın göçmen sayısına karşın, göç analizlerinde cinsiyete özel verinin eksikliği dikkat çekicidir. Kadın ve göç konusuyla ilgili araştırmalar ancak 1980’li yıllarda başlamıştır. Birçok göç araştırmasında kadınlar göç sürecinin “kurbanları” olarak değerlendirilip, eşlerinin ve ailelerinin kararları dolayısıyla göç etmek zorunda kalmış aktörler olarak yansıtılmıştır. Öte yandan UN-DESA verilerine göre 1990-2010 arasında cinsiyete özel göç verisi olan ülkelerin sayısında bir azalma olduğu gösterilmiştir (Fleury, 2016).

Zorunlu olmayan göçler dikkate alındığında, iç göç ve uluslararası göç kapsamında kadınların göç etme nedenleri evlilik, aileyi bir araya getirme, göç eden ailenin erkek üyesini takip etme (bağlantılı göç) (İlkkaracan ve İlkkaracan, 1998) ile çalışmak ve para kazanmak, eğitim görmek veya bir beceri elde etmek gibi bireysel nedenlerdir. Öte yandan toplumsal cinsiyete ilişkin normlar, beklentiler ve cinsiyete dayalı eşitsizlikler ve ayrımcılık da kadınları göçe itmektedir (Fleury, 2016). Göçün kadının statüsü ve toplumsal cinsiyet rolleri üzerine hem olumlu hem de olumsuz etkileri olmaktadır. Göç otonomiyi, bireysel kapasiteyi, kendine güveni, kadının ailedeki ve toplumdaki yerini ve otoritesini iyileştirebilir. Göç, kadınların ekonomik fırsatlara ve eğitime erişmesini sağlayarak geleneksel normları değiştirebilir. Daha eşitlikçi sosyal normların sunulması, kadınların kaynaklara ve haklara erişimini iyileştirebilir. Göçmen kadınlar evlerine geri döndüğünde sıklıkla edindikleri bu yeni pozisyonu korurlar; evlerine yeni beceriler, normlar ve uzmanlıklarla geri dönerler; kendi işlerini kurabilirler. Kendileri göç etmemiş olsa bile göç, kadınlar açısından olumlu etkiler yaratabilir. Eşleri göç ettiğinde evde yalnız kalan kadınlar genellikle ev içinde daha etkin bir rol kazanabilirler, otoriteleri artabilir ve karar verici bir rol üstlenebilirler (Türtük, 2016).

Çalışmalar göstermektedir ki kadın göçmenler genellikle erkeklerden daha az kazandığı halde, kazançlarının daha büyük bir kısmını eve göndermektedir. Bunun bir nedeni geleneksel toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle kadın göçmenlerin (özellikle de yalnız kadınların) aileleri tarafından kazançlarının büyük kısmını göndermek açısından baskı altında olmalarıdır. Bu baskı ve kendilerini ailelerine karşı sorumlu hissetmeleri nedeniyle kadın göçmenler çok zor yaşama ve çalışma koşullarını kabul etmek zorunda kalabilmektedir (IOM, “Gender, migration and remittances”). Kadın göçmenlerin erkeklere göre daha düzenli ve daha uzun süreler boyunca eve para göndermekte olduğu da saptanmıştır (Fleury, 2016; IOM, “Gender, migration and remittances”). Göçmenlerin aileye yolladıkları parayı da sıklıkla kadınlar almaktadır; bunun parayı gönderenin cinsiyetinden bağımsız olduğu bilinmektedir. Yani, genel olarak erkekler eşlerine para gönderirken, kadın göçmenler daha çok çocuklarına bakan kişiye (genellikle kadın) para göndermektedir. Bu gelir, kadının iş kurmasına veya kendi işini sürdürmesine yardımcı olur; ailenin refahı artar, ailedeki çocukların sağlık ve eğitim giderlerinin karşılanması kolaylaşır; sağlık ve eğitim düzeyinde iyileşme olur (Fleury, 2016; IOM, “Gender, migration and remittances”). Ayrıca bazı çalışmalara göre, kendi ülkesinde sağlık eğitiminden yoksun olup göç ettiği ülkede sağlık eğitimi olanaklarından yararlanan göçmen kadınların çocuklarında görülen hastalık ve ölüm hızları, kaynak ülkeyle karşılaştırıldığında daha düşüktür (UNFPA, 2006).

Ancak göçün kadınlar üzerinde önemli olumsuz etkileri de bulunmaktadır. Göçmen kadınlar eve/ana vatana geri geldiklerinde geleneksel normlara ve cinsiyet rollerine geri dönmeye zorlanabilirler. Veya göç edilen ülkede toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri kadın açısından daha da sınırlayıcı normlar getirebilir. Erkeğin göç ettiği ve kadının aile reisi olarak evde yalnız kaldığı durumlarda kadının kaynaklara erişimi sınırlanabilir, bu da sağlık hizmetlerine erişim açısından önemli bir engel oluşturur (Fleury, 2016).

Mevcut veriler dünya çapında bakım hizmetinde çalışanların ezici bir oranının kadın ve giderek daha fazla olmak üzere göçmen kadın olduklarını göstermektedir. Bu göçmen kadınlar gittikleri ülkede, bakım sektöründe –genellikle de gayri resmi şekilde çalışarak– başkalarının sağlığına ve refahına olumlu bir katkıda bulunmaktadır. Öte yandan kendilerinin gereksinim duydukları sağlık hizmetlerine erişimi ve geride bıraktıkları ailenin sağlık ve bakım durumu konusunda bilgi eksikliği bulunmaktadır (World Health Organization, 2017).

Kadınlar yabancı ülkelerde mesleklerinin/becerilerinin kabul edilmesiyle ilgili sorun yaşayabilirler; dil, etnisite ve kültürle ilgili çeşitli engellerle ve ayrımcılıkla karşılaşabilirler. Benzer sorunlar göçmen erkekler için de geçerli olmakla birlikte, toplumsal cinsiyet rollerinin kadınlara getirdiği sınırlamalar nedeniyle sorun, göçmen kadınlar için daha karmaşık ve daha büyük hâle gelebilir.

Göçmen işçiler dünyadaki en zarar görebilir işçi grubudur; göçmen işçiler emek sömürüsüne, ayrımcılık ve istismara açıktır; sınır dışı edilme korkusuyla haklarını aramaktan çekinirler veya hak arama mekanizmalarına ulaşmakta zorluk yaşarlar (IOM, WHO, UN Human Rights, 2013). Bu açıdan bakıldığında kadın göçmenler hem kadın hem de göçmen olarak çifte ayrımcılığa maruz kalır; izole edilmek, istismara veya cinsel şiddete uğramak gibi olumsuz deneyimler yaşarlar (Türtük, 2016; IOM, “Gender, migration and remittances”). Kadın göçmenlerin daha çok konu olduğu düzensiz/belgesiz göçmen statüsü, kadınları iş gücü sömürüsü ve çok düşük maaşla çalıştırılma gibi risklere maruz bırakmaktadır (Fleury, 2016; IOM, “Gender, migration and remittances”).

İş göçü büyük ölçüde nitelikli iş gücüne dayalı olduğundan, düşük nitelikli işler için olanaklar sınırlıdır. Bu da nitelikli iş gücünde istihdam edilme olasılığı daha az olan kadınları etkilemektedir. Kadın göçmen işçiler sıklıkla daha düşük nitelikli olan ev ve bakım işleri, otel ve yemek hizmetleri, eğlence ve seks sektörü, tarım ve montaj gibi işlerde çalıştırılırlar (Fleury, 2016). Dünyada ev içi işçiliğinin en büyük kısmını kadınlar oluşturmaktadır. Belli bir cinsiyetin (buradaki örnekte kadınların) daha çok yaptığı iş olarak değerlendirildiğinde, seks işçiliğini de buna dahildir. Seks işçiliğiyle sonuçlanan insan kaçakçılığı ve bunun kadın kurbanlarına ait önemli bir literatür bulunmaktadır. Öte yandan göçmen kadınlar para kazanmak için seks işçiliğini gönüllü olarak da seçebilmektedir (Fleury, 2016).

Kadına yönelik şiddet, günümüzde küresel düzeyde ve sistemik yapıda olan en yaygın insan hakları ihlallerinden birisidir. Ne yazık ki göçmen kadınlar da bundan muaf değildir. Aksine, dünyadaki toplam 105 milyon uluslararası göçmen kadın, göç sürecinin herhangi bir aşamasında şiddet ve ayrımcılığa uğramaktadır (IOM, 2013). Aslında ayrımcılık ve şiddet kadınların göç kararı vermesinde de temel bir etken olmaktadır. Bir başka deyişle, kadınlar ayrımcılık ve şiddetten kaçmak için göç etmektedir. Ne var ki vardıkları ülkede pek çok göçmen kadını yine ayrımcılık ve şiddet karşılamakta ve bu durum göçmen kadınların yaşamlarının bir parçası olmaktadır. Göçmen kadınların şiddete uğramasında belirleyici iki etkenden birisi hem ana vatanda hem de gidilen ülkede mevcut olan toplumsal cinsiyet eşitsizliği, diğeri ise göçmen kadının “yabancı” statüsüdür. Sıklıkla bu iki etken başka risk faktörleriyle de kesişir. Şiddetle karşılaşma riski yasal statü, yaş, sosyal sınıf, kültür, etnisite, din, cinsel yönelim, cinsel kimlik ve sakatlık gibi etkenlere bağlı olarak artar. Ayrıca gidilen ülkenin dilini bilmeme, uygun işlere erişim güçlüğü, haklarla ilgili sınırlı bilgiye sahip olma ve bazı durumlarda da geldiği ülkede şiddete maruz kalmış olmak gibi etkenler, göçmen kadının istismar durumlarında kendisini koruma kapasitesinin azalmasına neden olmaktadır. Sosyal izolasyon, aile ve toplumla azalmış bağlar da göçmen kadının çeşitli şiddet formlarına uzun süreli maruz kalmasına neden olur (IOM, 2013).

Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi (CEDAW) 2008’de özellikle de cinsel sağlık ve üreme sağlığına vurgu yaparak göçmen kadın işçilerin durumuna dikkat çekmiştir. Göçmen kadın işçilere yönelik genel önerilerin 26. maddesinde ayrımcılık açısından gebelik dönemine önem verilmesi gerektiği belirtilerek “göçmen kadın işçilerin zorunlu gebelik testine tabi tutulma, testin pozitif olması durumunda sınır dışı edilme, gebeliğin sonlanmasına zorlanma veya güvenli üreme sağlığı ve isteyerek düşük hizmetlerine ulaşamama, annenin sağlığı tehlikede olduğunda yeterli süre veya hiç annelik izni alamama, obstetrik hizmetlere erişememe gibi önemli sağlık riskleriyle sonuçlanan uygulamalara tabi tutulduğuna” dikkat çekilmektedir (CEDAW, 2008).

Ev içi işlerde çalışan göçmenlerin cinsel taciz ve istismarı konusu “göçmenlerin insan hakları”na yönelik özel raporda ele alınmaktadır. Burada ev işlerinde çalışan kadın göçmenlerin bu açıdan en riskli grup olduğu belirtilmektedir. Aslında sorun sadece cinsel taciz ve istismarla sınırlı olmayıp fiziksel ve psikososyal istismar boyutları da bulunmaktadır. Bu kadınlar sıklıkla yeterli bilgi verilmeksizin veya gerekli uyarılar yapılmaksızın sağlık ve güvenliklerini tehdit eden risklerle karşı karşıya bırakılmaktadırlar. Ayrıca, sıklıkla sosyal sigorta ve diğer önemli sosyal ve çalışma yaşamına ilişkin koruyucu mekanizmalardan yararlanamadıkları için zarar görme riskleri daha da artmaktadır (IOM, WHO, UN Human Rights, 2013).

Sonuç

Toplumsal cinsiyet, göçmen sağlığını göç sürecinin her aşamasında belirleyen bir etken olduğu için toplumsal cinsiyet ile göç arasındaki dinamiğin iyi bir şekilde anlaşılması göçmenlerin durumunu iyileştirecek etkili programlar hazırlanmasını sağlayacaktır. Bunun için de göç çalışmalarında yaşa, cinsiyete ve sakatlığa özel derinlemesine, güvenli, doğru ve sürekli veri sağlanması gereklidir. Böyle bir veri kanıta dayalı politikalar geliştirecek araştırmaların yapılmasını kolaylaştıracaktır (IOM, WHO, UN Human Rights, 2013; Fleury, 2016).

Göçmen nüfusu içinde kadınların sayısı giderek artmaktadır; üstelik göçmen kadınlar hem göçmen olarak hem de toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle sağlık riskleri açısından çifte bir yüke sahiptirler. Kadının statüsünün iyileştirilmesi, genelde olduğu gibi göçmen kadınlar için de sağlıklarının korunması ve geliştirilmesi açısından en etkili müdahale olarak ortaya çıkmaktadır.

Kaynakça

CEDAW (Committee on the Elimination of Discrimination Against Women). (5 Aralık 2008). General recommendation No. 26 on women migrant workers. CEDAW/C/2009/WP.1/, para. 18. http://www2.ohchr.org/english/bodies/cedaw/docs/GR_26_on_women_migrant_workers_en.pdf

Dahlgren, G. ve Whitehead, M. (2006). European strategies for tackling social inequities in health: Levelling up Part 2. Kopenhag: WHO Regional Office for Europe. http://www.euro.who.int/__data/assets/pdf_file/0018/103824/E89384.pdf

EIGE (European Institute for Gender Equality). Feminization of migration.  https://eige.europa.eu/thesaurus/terms/1132

Fleury, A. (2016). Understanding women and migration: A literature review. Global Knowledge Partnership on Migration and Development. KNOMAD working paper 8.

İKGV (İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı). (2015). Türkiye’de göçmen olmak: Göçmen işçiler araştırması. http://www.ikgv.org/pdf/Belgesiz_Gocmenler_Isciler_TR.pdf

İlkkaracan, P. ve İlkkaracan, İ. (1998). 1990’lar Türkiye’sinde kadın ve göç. Oya Baydar (Der.) 75 Yılda Köylerden Şehirlere içinde (ss. 305-322). İstanbul: Tarih Vakfı Yayınları. https://kadinininsanhaklari.org/wp-content/uploads/2018/06/kadin_goc.pdf

IOM, WHO, UN Human Rights. (2013). InternationaI Migration, Health and Human Rights. Cenevre: International Organization for Migration (IOM). http://www.ohchr.org/Documents/Issues/Migration/WHO_IOM_UNOHCHRPublication.pdf

IOM (International Organization for Migration). (2013). Taking action against violence and discrimination affecting migrant women and girls. https://publications.iom.int/books/taking-action-against-violence-and-discrimination-affecting-migrant-women-and-girls

IOM (International Organization for Migration). (2015). Global migration trends 2015: Factsheet. Berlin: IOM’s Global Migration Data Analysis Centre (GMDAC). https://publications.iom.int/system/files/global_migration_trends_2015_factsheet.pdf

IOM (International Organization for Migration). Gender, migration and remittances. https://www.iom.int/sites/default/files/about-iom/Gender-migration-remittances-infosheet.pdf

Türmen, T. (2003). Toplumsal cinsiyet ve kadın sağlığı. A. Akın (der.) Toplumsal cinsiyet, sağlık ve kadın içinde (ss. 3-16). Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (HÜKSAM). Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları.

Türtük, C. (2016). Göç ve toplumsal cinsiyet: Fransa’da ayrılmış Türkiyeli göçmen kadınların deneyimleri. P. Yazgan ve F. Tilbe (Der.) Türk Göçü 2016 – Seçilmiş Bildiriler 1 içinde (ss. 11-14). Transnational Press London.

UNFPA (United Nations Population Fund). (2006). State of world population 2006. A passage to hope: Women and international migration. http://www.unfpa.org/sites/default/files/pub-pdf/sowp06-en.pdf)

United Nations (UN) Department of Economic and Social Affairs, Population Division. (2016). International migration report 2015: Highlights (ST/ESA/SER.A/375). http://www.un.org/en/development/desa/population/migration/publications/migrationreport/docs/MigrationReport2015_Highlights.pdf