Yakın Tarihsel Süreçten Günümüze Türkiye’de Kadın İstihdamının Dönüşümü

Aslı E. Mert ve Bengü Kurtege Sefer

Türkiye’de kadınların istihdama katılımı, uzun yıllardır neredeyse sabit kalması nedeniyle üzerine konuşmaya devam ettiğimiz ve kadınların toplumdaki statüsünü fazlasıyla etkileyen sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Bu sabit düzeyin 1980’lerden günümüze istatistikler bazında detayına inersek, Türkiye’de kadınların istihdama katılım oranının 1988 yılında yüzde 30,6, tam 30 yıl sonra yani 2018 yılında ise yüzde 29,4 olduğunu görüyoruz (Türkiye İstatistik Kurumu [TÜİK], 1988, 2018). Ancak istihdam oranları ne kadar stabil ise, kompozisyonunun, ekonomik ve sosyal dönüşümlerle bir o kadar dinamik olduğunu gözlemlemek mümkün. Bir başka deyişle, 1980’lerden günümüze, çeşitli sosyal ve ekonomik değişimler neticesinde iş piyasasında kadınların sektörel katılımlarının değişkenlik gösterdiğini gözlemliyoruz. Peki bu değişim neden ve nasıl oldu? Kadınların istihdam örüntülerinin değişimi toplumsal statülerini nasıl etkiledi? Değişimin odak noktası sayılabilecek tarım sektöründeki dönüşüm ne şekilde gerçekleşti? Kırda kadınların istihdam örüntülerindeki değişimleri devlet politikalarıyla ve değişen tarımsal üretim süreçleriyle nasıl ilişkilendirebiliriz? Bu yazıda bu soruları yanıtlamaya çalışacağız.

1980’lerden bu yana gerçekleşen ve kadınların iş piyasasındaki sektörel yoğunlaşma örüntülerine etkisi olan ana nedenleri kısaca sıralamamız gerekirse tarım istihdamındaki daralma, iç göç ve hızlı kentleşme, kadınların yükseköğretime katılım düzeylerindeki görece artış başta gelmekle birlikte, ekonomik krizler ve değişen sosyopolitik yaklaşımlar da bu değişimi açıklayan belirleyiciler arasındadır. Genel resme dikkatle bakıldığında, sektörel yoğunlaşma örüntülerindeki değişimlerin odak ve hatta başlangıç noktasının tarımsal istihdamla oldukça bağlantılı olduğunu görebiliriz. Dolayısıyla, tarım sektörüne dair istatistikler üzerinden değişimi rahatlıkla okuyabiliriz. Çalışan kadınlar arasında bu sektöre katılım oranı 1988 yılında yüzde 76,8 iken 1998’de bu oranın yüzde 67,7 olduğunu, 2008 yılında yüzde 32’ye düşerken 2018’de ise yüzde 17 ile sınırlı kaldığını görüyoruz (TÜİK, 1988, 1998, 2008, 2018).

1980’ler ve 2000’ler arasında tarımsal istihdamdaki daralmayla doğrudan bağlantılı olan hızlı kentleşme, tarım sektörüne devlet sübvansiyonlarının azalması bağlamındaki piyasa eksenli sektörel politikalarla oldukça alakalıydı (Buğra ve Yakut-Çakar, 2010) ve bu daralma, kadınların çalışma şekline de süreç içerisinde yansıdı: Kadınların tarım sektöründe çoğunlukla ücretsiz aile işçisi olarak çalıştığını göz önüne alırsak, bu istihdam türü için oranlar –tüm sektörlerin toplamına bakıldığında– 1988’de yüzde 70,2, 1998’de yüzde 60,7, 2008’de yüzde 34,4 ve 2018’de yüzde 23,7 şeklinde görülmektedir (TÜİK, 1988, 1998, 2008, 2018). Bu durumda kadınların sabit kalan genel istihdam oranı dikkate alındığında bu düşüşün elbette diğer sektörlerdeki oranlara yansıması beklenmektedir.

Kadınların yükseköğretime katılımlarındaki artışın (Seskir, 2017) istihdamdaki yansımalarını, profesyonel ve yardımcı profesyonel mesleklerde çalışan kadın oranlarının 1988’de yüzde 5,7’den 2018’de yüzde 21’e yükselişiyle yorumlayabiliriz (TÜİK, 1988, 2018). İç göçle kente yerleşen ve önceden ücretsiz aile işçisi olup kentsel istihdam bağlamında niteliksiz işgücü pozisyonunda bulunan kadınların finansal zorunlulukların da etkisiyle iş piyasasına yeniden entegre oluşunu ise hizmet ve satış çalışanları kategorisindeki katılım düzeyiyle bağdaştırabiliriz; zira 1988’de yüzde 4,4’ten 1998’de yüzde 6,9’a ve 2008’de yüzde 9,5’e yükselen bu oran, 2018’de yüzde 21,1 olmuştur (TÜİK, 1988, 1998, 2008, 2018). 2008 yılından 2018’e belirgin şekilde artış gösteren bu katılım düzeyinin Türkiye ekonomisinin de ciddi ölçüde etkilendiği 2008 global ekonomik kriziyle birlikte doğan, kadınların ilave işçi pozisyonuna, bir başka deyişle ekonomik daralma dönemlerinde işgücüne katılma oranının artması durumuna (Yenilmez ve Kılıç, 2018) işaret ettiğini söyleyebiliriz. Kadınların istihdam bazında toplumsal statülerine bu değişimler ışığında baktığımızda ise, profesyonel ve yardımcı profesyonel mesleklerde artan katılım oranı olumlu bir resim çizerken kadınların değişmeyen istihdam örüntülerinin en belirgin öğesi olan karar verici pozisyonlar dikkat çekmekte; bir başka deyişle yönetici kategorisinde sabit bir katılım oranı olduğu görülmektedir: 1988’de yönetici pozisyonunda çalışan kadınların oranı yüzde 0,3 iken 2018’de bu oran yüzde 2,5’tir (TÜİK, 1988, 2018).

Türkiye’de kadınların işgücü örüntülerinin 1980’lerden beri gerçekleşen dönüşümlerindeki temel odak noktasına dönersek, tarım sektörüne bakarken ve bu sektörde istihdam edilen kadınlara ilişkin ücretsiz aile işçisi oranındaki düşüşü yorumlarken, tarımsal üretim ilişkilerinin yeniden organizasyonunda kırsal kadının emeğinin aldığı yeni biçimler de göz önünde tutulmalıdır. Neo-liberal dönemde uygulanan ihracata dayalı politikalar sonucu kırsal yoksulluk, toplumsal tabakalaşma ve eşitsizliklerin arttığını görüyoruz (Keyder ve Yenal, 2015). Özellikle 2000’li yıllarda yenilenen tarımsal üretim ilişkileri içinde inşaat, servis, turizm gibi tarım dışı sektörlerde erkeklerin istihdamı artmış ve yukarıda bahsedildiği üzere ücretsiz aile işçisi kadın oranları dramatik düzeyde azalmıştır. Ancak kırda kalan tarımsal işgücünün kadınlaşması (feminization) sonucu kırsal kadın emeği pek çok farklı biçimde kullanılmaya başlanmıştır. Tarım sektöründe gerçekleşen bu değişim ve dönüşümler, kırda kadınların istihdamını dört şekilde etkilemiştir. Birincisi, tarım sektöründe ücretli işçi olarak çalışan kadın sayısı artmıştır. Tarım sektöründe ücretli işçi olarak istihdam edilen kadınların oranı 1988’de yüzde 4,2 iken 1998’de 5,4, 2008’de yüzde 7,2, ve 2018’de yüzde 9 olmuştur (TÜİK, 1988, 1998, 2008, 2018). Tarım sektöründe sadece ücretli, yevmiyeli ve maaşlı olarak kayıtlı işlerde çalışan kadın sayısının sektördeki daralmaya rağmen artması, kırda tarımsal işgücünün kadınlaşmasının başka bir boyutuna işaret etmektedir.

İkinci olarak, özellikle orta ve küçük ölçekli işletmelerde kadınlar yoksullukla mücadele etmek için tarım sektöründe kayıt dışı işlerde çalışmaya başlamışlardır. Mevsimlik gezici ve günlük tarım işçisi olarak düşük ücretli ve güvencesiz işlerde çalışan bu kadınların kırsal ekonomi içindeki payı oldukça yüksektir. Ayrıca, son yıllarda üretim maliyetini düşürmek isteyen büyük ölçekli işletmelerde alt sınıfa mensup kadınlar ücretli tarım işçisi olarak değil, taşeron işçi olarak çalıştırılmaktadır (Şahinli ve Şahbaz, 2013). Kırsal yoksullaşma sürecinin parçası olarak özellikle topraksız veya ortakçı hanelerde yaşayan kadınlar, aile gelirlerinin risk altına girmesi sonucu tarım sektöründe düşük ücretli geçici işlerde çalışmayı kabul etmek zorunda kalmaktadır. Ulusal ve uluslararası firmalar büyük toprak sahipleriyle yüksek verimli tarımsal meta üretimi için sözleşme imzalamakta ve üretim için girdi ve finansal destek sağlamaktadır. Üretim maliyetini düşürmek isteyen büyük toprak sahipleri de yoksul kadınları taşeron olarak düşük ücretli ve güvencesiz işlerde çalıştırmaktadır.

Son olarak, kırsal kadın girişimciliğini teşvik eden devlet politikalarına rağmen kırda girişimci kadın sayısı azalmaktadır. Tarım sektöründe istihdam edilenlerin cinsiyete göre dağılımına baktığımızda, kendi hesabına veya işveren olarak çalışan kadınların oranı 1988 yılında yüzde 5,2 iken bu oran 2008’de yüzde 17,6’ya yükselmiş ve 2018’de yüzde 10,9’a düşmüştür (TÜİK, 1988, 2008, 2018). Kadın kooperatifçiliği ve mikro-kredi verme, özellikle 2011 yılından beri aralarında Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD) ve Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin (UN Women) de olduğu pek çok uluslararası örgüt tarafından kırda kadın istihdamını artırma ve kırsal yoksullukla mücadele politikalarının parçası olarak teşvik edilmektedir. Bu uluslararası politikaların tezahürü olarak son yıllarda Türkiye’de de ulusal eylem ve strateji planlarında, raporlarda ve kalkınma planlarında kadın kooperatiflerinin kurulması ve mikro-kredi desteğinin artırılması önerilmektedir (Duguid, Durutaş ve Wodzicki, 2015; Yaprak, 2017). Kırsal girişimcilik teşvikiyle, kırsal kadın emeğinin üretken hale dönüştürülmesi ve kırda kadın için ücretsiz aile işçiliğinin kaldırılması amaçlanmaktadır. Kırda kadının girişimci olarak tarım ve hayvancılık sektörlerinde veya el sanatları gibi tarım dışı üretim sektörlerinde çalışması toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini kaldırmanın ve kırsal yoksullukla mücadelenin ön koşulu olarak gösterilmektedir. Kooperatiflerin ve mikro-kredi desteklerinin farklı sınıflara mensup kadınları güçlendirmede ne ölçüde başarılı olduğu tartışmalı bir konu olsa da, kırsal girişimciliği teşvik eden politikalar kadının ekonomi içinde değişen konumunu anlamamız için oldukça önemlidir.

Görüldüğü üzere, Türkiye’de 1980’lerden günümüze kadınların istihdama katılım oranlarında bir artış görülmemesine rağmen, çalışan kadınların sektörel kompozisyonu bağlamında önemli dönüşümler görülmüş, tüm bunlar toplumsal değişimlerle paralel bir şekilde gerçekleşmiştir. Tarım istihdamı bağlamında gerçekleşen sosyal, ekonomik ve sosyopolitik farklılaşmalar süreçte merkezi bir rol oynamıştır. Tarımda özelleştirmeyi teşvik eden ve üreticiye devlet desteğini kesen ihracata yönelik politikalar sonucunda üretim ilişkileri dönüşmekte, kırsal yoksulluk artmakta ve kırda kadınların istihdamı köklü bir dönüşüme uğramaktadır. Ücretsiz aile işçiliği oransal olarak azalmakta ve yerini farklı istihdam türlerine bırakmaktadır. Bir yandan kadın girişimciliğini destekleyen politikalara rağmen tarım içi veya tarım dışı sektörlerde kendi hesabına veya işveren statüsünde kırda çalışan kadın sayısı azalmakta, öte yandan tarımsal üretim kadınlaşmakta ve kadınlar tarım sektörüne kayıtlı veya kayıt dışı ucuz iş gücü temin etmektedir. Ayrıca iç göçle kentlere yerleşen kırsal kadının hizmet ve satış sektörlerine katılım oranı giderek artmaktadır. Sonuç olarak, kadınların hem kentsel hem de kırsal istihdamında görülen değişimler iç göç, ekonomik kriz, kırsal yoksulluk, devletin tarım ve istihdam politikaları ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı işgücü piyasasının işleyişiyle doğrudan ilişkilidir. Bu ilişkileri irdeleyen yeni çalışmalar, kadın istihdamını etkileyen faktörlere ışık tutacak ve bu alandaki dönüşümleri daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.

 

Kaynakça

Buğra, A. ve Yakut-Cakar, B. (2010). Structural change, the social policy environment and female employment in Türkiye. Development and Change, 41(3), 517-538.

Duguid, F., Durutaş, G. ve Wodzicki, M. (2015). Türkiye’de kadın kooperatiflerinin mevcut durumu. İstanbul: KEDV.

Keyder, Ç. ve Yenal, Z. (2015). Bildiğimiz tarımın sonu: Küresel iktidar ve köylülük. İstanbul: İletişim Yayınları.

Seskir, Z.C. (2017). Türkiye’de yükseköğretimde nicel cinsiyet açığındaki değişimin olası nedenleri ve etkileri. Journal of Higher Education & Science/Yükseköğretim ve Bilim Dergisi, 7(2), 321-332.

Şahinli, M.A. ve Şahbaz, N. (2013). Türkiye’de tarım sektöründe kadın istihdam profili. Uluslararası Sosyal ve Ekonomik Bilimler Dergisi, 3(1), 55-70.

Yaprak, Ş. (2017). Micro-credit system for increasing female employment and entrepreneurship in Türkiye. International Journal of Economics and Finance Studies, 9(1), 100-114.

Türkiye İstatistik Kurumu. (1988, 1998, 2008, 2018). Hanehalkı işgücü anketi. Erişim: http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1007.

Yenilmez, F. ve Kılıç, E. (2018). Türkiye’de işgücüne katılma oranı-işsizlik oranı ilişkisi: Cinsiyet ve eğitim düzeyine dayalı bir analiz. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 13(2), 55-76.