Kadınlardan Beklenen: Karşılığı Olmayan Ev ve Bakım İşlerini İtirazsız Sürdürmeleri

Gülay Toksöz[1]

Türkiye’de kadınların işgücüne ve istihdama çok düşük olan katılım oranlarını artırmak adına resmi metinlerde (kalkınma planları, ilgili bakanlıkların ve bağlı kuruluşların strateji metinleri ve çalışma programları vb.) çeşitli öneriler ve hedefler yer almaktadır. Ancak bu öneriler ve hedefler çoğu kez gerçekleşmemekte, izleyen metinlerde tekrarlanmaktadır. Burada temel sorun, kadınların istihdama katılım oranlarındaki düşüklüğün gerisindeki nedenlerin doğru saptanmaması, kamunun doğrudan sorumluluk almaktan kaçınması ve piyasacı çözüm önerilerine ağırlık verilmesidir. Özellikle siyasi iradenin toplumsal cinsiyet eşitliği hedefinden vazgeçmiş olması, sorunların doğru saptanmasının, doğru çözüm önerilerinin getirilmesinin ve uygulanmasının önündeki başlıca engeldir.

Bu durum cinsiyete dayalı iş bölümüne bağlı olarak ev ve bakım işlerinin hane içindeki eşitsiz dağılımı örneği üzerinden ele alınabilir. Bu amaçla 2017-2020 arasında yayımlanan kimi kamusal metinlere bakılmıştır.[2]

Hane İçi Ev ve Bakım İşlerinin Eşitsiz Dağılımı

Hane içi ev ve bakım işlerinin eşitsiz dağılımı son dönemde COVID-19 salgınıyla birlikte daha sıklıkla gündeme gelen, kaynağını cinsiyet temelli iş bölümünden ve ataerkil aile yapısından alan toplumsal bir sorundur. Sorunun görünürlük kazanması 1970’lerdeki kadın hareketiyle birlikte olmuşsa da, kamusal politikalara yansıması 1995’te Pekin’de toplanan Dördüncü Kadın Konferansı’ndan sonra yayımlanan Deklarasyon ve Eylem Platformu’yla olmuştur. Söz konusu belgelerde kadınların hane içinde üstlendiği ücretsiz ev içi ve toplumsal işlerin boyutlarını ortaya çıkaracak ölçüm tekniklerinin geliştirilmesi önerilmiş ve bunu izleyen süreçte birçok ülkede yapılan Zaman Kullanım Anketleri eşitsizliğin boyutlarını çok çarpıcı biçimde ortaya koymuştur. Kadınlar zamanlarının büyük kısmını karşılığı ödenmeyen ev ve bakım işlerine harcarken erkekler gelir getirici çalışmaya ayırmakta, bu durum kadınları ekonomik açıdan erkeklere bağımlı kılıp yoksulluğa mahkûm etmektedir. Bu eşitsizliği azaltmak, kadınların gelir getirici işlere erişimini sağlamak için iş-aile yaşamı dengesine yönelik önlemlerin alınması, özellikle bakım hizmetlerinin kadın-erkek arasında ve toplumsal düzeyde daha adil paylaşılması için çocuk, engelli ve yaşlı bakımına yönelik hizmetlerin yaygınlaştırılması Birleşmiş Milletler’in belgelerinde başlıca hedefler arasındadır. Bu hedefler Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği’nin temel politika belgelerinde de vurgulanmaktadır.

Türkiye’de duruma bakıldığında bu hedefin resmî politika belgelerinde yer aldığını ancak uygulamada atılan adımların adeta bir kaplumbağa hızıyla ilerlediğini veya görünüşü kurtarmaktan öteye gitmediğini söylemek mümkündür.

Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin ilk kalkınma planı olarak hazırlanan On birinci kalkınma planı (2019-2023) metninin hiçbir yerinde toplumsal cinsiyet eşitliğine yer verilmemiştir. Kadının eşit haklara sahip bir yurttaş olarak görülmesinden ziyade ailenin korunması için güçlü olması ön plana çıkmaktadır. Planda kadın istihdamının artırılması temel amaçlar arasında sayılmakta, bunun için kolaylaştırıcı uygulamalar geliştirileceği belirtilmektedir. Bakım hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması başta olmak üzere iş ve aile yaşamını uyumlaştıran uygulamaların hayata geçirilmesi öngörülmektedir. Ailenin Güçlendirilmesi başlığı altındaki 594. paragraf, aile ve iş yaşamının uyumlaştırılmasına yönelik programların geliştirilmesi ve yürütülmesine ilişkindir. Bu doğrultuda eğitimin tüm kademelerinde ev içi sorumlulukların adil paylaşımı konusunda sorumluluk bilincini yükseltici eğitim faaliyetleri düzenlenecektir. Kaliteli, ekonomik ve kolay erişilebilir çocuk, engelli ve yaşlı bakım imkânlarının yaygınlaştırılması sağlanacaktır. Ancak bu doğrultuda hangi somut adımların atılacağı konusunda bir açıklama, zamana bağlı bir hedef yoktur.

Öte yandan Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının (2019) Sürdürülebilir kalkınma amaçları değerlendirme raporu bakım hizmetleri alanında yapılanların ne kadar sınırlı ve yüzeysel kaldığını ortaya koymaktadır. Rapora göre “Çocuk bakımı ve ev işlerinde iş yükünün dağılımı önemli boyutta eşitsizlik sergilemekte ve zaman içinde çok az değişim göstermektedir. Bu konu kadınların eğitim, istihdam, siyasi ve ekonomik etkinlik alanlarındaki gelişiminin önünde en büyük engellerden biri olarak nitelendirilmektedir. […] 2000-2016 arasında kadınların ve kız çocuklarının güçlendirilmesi ve cinsiyet eşitliğinin sağlanması için merkezi kamu kuruluşları, yerel yönetimler, uluslararası kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör tarafından pek çok alanda projeler uygulanmıştır. Proje stokunun tamamı ele alındığında ise, ağırlıklı olarak uygulanan programların dağınık, küçük ölçekli ve parçalı bir nitelikte oldukları söylenebilir.” (s. 74, 78).

Bakım hizmetleri alanında somut adımların atılmasından sorumlu kuruluş olarak Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının (AÇSHB) belgeleri sürecin ne kadar yavaş işlediğini ve küçük ölçekli proje uygulamalarının ötesine geçilemediğini ortaya koymaktadır.

Mevzuat değişikliğine ilişkin çok eski bir tartışmayla konu irdelenmeye başlanabilir. Değişen iş kanunları kapsamında Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik yıllar içinde çeşitli değişikliklere uğramıştır. Ancak yönetmeliğin değişmeyen oda ve yurt açma yükümlülüğüne ilişkin 13. maddesine göre, işverenler 100-150 kadın çalışanı olan işyerlerinde emzirme odası, 150’den fazla kadın çalışanı olan işyerlerinde 0-6 yaşındaki çocukların bırakılması, bakımı ve emziren çalışanların çocuklarını emzirmeleri için yurt açmakla yükümlüdür. Bu yükümlülüğün kaç işletme tarafından yerine getirildiğine dair veri olmadığı gibi, bu konuda Bakanlık yetkililerince denetim yapıldığı da kuşkuludur ve denetim yapılsa bile yerine getirmeyen işletmelere uygulanacak ceza caydırıcı olmaktan uzak cüzi bir tutardır.

Öte yandan kadın örgütleri uzun yıllardan beri çocuk bakımının babaya da ait bir sorumluluk olması nedeniyle oda ve yurt açmanın sadece kadın işçi sayısına bağlı olmasını eleştirmekte, bu düzenlemenin değiştirilmesini talep etmektedir. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Kadının güçlenmesi strateji belgesi ve eylem planı 2018-2023’te mevzuat değişikliklerine ilişkin stratejinin 1.5. sayılı faaliyeti, özel sektörde işverenlerin kreş açma yükümlülüklerine dair düzenlemede değişiklik yapılması konusunda çalışma yapılması üzerinedir.  Bu kapsamda 2019-2020’de “Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik’te yer alan ‘150’den fazla kadın çalışan koşulunun yeniden ele alınarak değişiklik önerisi geliştirilmesi” (s. 174) öngörülmüş ancak 2020 sonu itibarıyla değişiklik çalışmasının nasıl sonuçlandığı belli olmamıştır.

Eylem planı’nın 1.7. sayılı, belediyelerin kreş ve gündüz bakımevi açmasına yönelik mevzuat düzenlemesi yapılacağına dair faaliyeti kapsamında 2018-2023 arasında “Kaliteli ve erişilebilir çocuk bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması amacıyla Belediye Kanununun ilgili maddesinde yapılacak düzenleme ile nüfusu 100 bin ve üzerinde bulunan Belediyelere kreş ve gündüz bakımevi açma ve işletme zorunluluğunun getirilmesi sağlanacağı” (s. 174) ifade edilmiştir.  Kadın örgütlerinin yıllardan bu yana talep ettiği bu düzenlemeyle belediyelerin açacağı kreşler ve gündüz bakımevleri, çocukların psikososyal gelişimine destek olmanın yanı sıra çalışmak isteyen ama bakıma muhtaç çocukları nedeniyle iş aramayan kadınlara imkân sunacak en temel önlemlerdendir. Aynı zamanda kamusal bir hizmet olarak sunulması, hizmetlerin kalitesi ve fiyatlandırılması açısından avantaj sağlayacaktır. Buna ilişkin herhangi bir kanun değişikliği henüz gerçekleşmediği gibi bir kanun çalışması yapıldığına dair bilgi de yoktur.

Kadının güçlenmesi strateji belgesi ve eylem planı 2018-2023’te kadınların ekonomik konumunun güçlenmesi ve kayıt dışılıkla mücadeleye dönük sosyal politikalar geliştirilmesine ilişkin üçüncü strateji kapsamında yapılacak bir diğer faaliyet, kadınlar üzerindeki bakım yükümlülüğünü azaltmak amacıyla çocuk, engelli ve yaşlı bakımına ilişkin destek ve teşviklerin çeşitlendirilmesine yönelik çalışmalar yapılmasıdır. Bu kapsamda 2018-2023 arasında

– Organize Sanayi Bölgelerinde kreş imkânlarının yaygınlaştırılması,

– Hizmet erbabına işverenlerce verilecek kreş yardımlarının belirli bir tutarının vergiden istisna tutulmasına yönelik gerekli mevzuat düzenlemelerinin yapılması,

– Engelli ve yaşlı bireylere yönelik gündüzlü hizmet veren kuruluşların sayısının artırılması öngörülmüştür.

Burada performans göstergeleri olarak desteklenen kişi sayısı, bakım hizmet türüne göre teşvik miktarı, açılan gündüzlü hizmet kuruluş sayısı belirtilmiştir (s. 183).

Organize Sanayi Bölgelerinde kreş imkanlarının yaygınlaştırılmasına dair bilinen bir çalışma Annemin İşi Benim Geleceğim Projesi olup Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (ASPB) ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Borusan Holding A.Ş. arasında imzalanan iş birliği protokolü kapsamında 2019 sonuna kadar Organize Sanayi Bölgesinde on adet kreşin kurulması hedeflenmiştir. Dört kreş açılmış olup diğer altı ilde kreşlerin açılıp açılmadığına dair bilgi mevcut değildir.

2018 yılında sadece kadın çalışanı esas alarak, işverenleri vergi indirimi yoluyla kreş hizmetini satın almaya teşvik eden bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre kreş ve gündüz bakımevi hizmetinin bizzat işyerinde verilmemesi durumunda, bu hizmeti veren kurumlara çalışanı için işveren tarafından yapılan kreş ve gündüz bakımevi aylık ödemelerinin, aylık brüt asgari ücretinin %50’sine kadar olan kısmı gelir vergisi istisnası kapsamındadır. Ancak bu istisna sadece kadın hizmet erbabı için yapılan ödemelerde geçerli olacaktır. Erkek çalışanların dahil edilmediği bu muafiyetten işverenler muhtemelen vergi beyannamesi verirken yararlanmakta olup kaç işverenin bu düzenlemeyle kreş hizmeti satın almaya yöneldiğine dair bilgi yoktur.

AÇSHB’ye bağlı Sosyal Güvenlik Kurumunun Avrupa Birliği desteğiyle yürüttüğü çeşitli projelerde, evde çocuk bakım hizmetlerinin desteklenmesi amacıyla, küçük çocuk sahibi olan ve özel sektörde işçi statüsünde sigortalı olarak çalışan annelere çocuk bakıcısı istihdam edebilmeleri için belirli süreli mali destekler sunulmuştur veya sunulmaktadır. Ancak bu projelerden yararlanan kadınların sayısı 15-20 bin kişiyi geçmemektedir.

Kadınların üzerindeki bir diğer bakım sorumluluğu engelli ve yaşlı bireylerin bakımıdır. Güçlendirme belgesinde engelli ve yaşlı bireylere yönelik gündüzlü hizmet veren kuruluşların sayısının artırılması öngörülmüş ve kamuya ait tesisler yerine özel bakım merkezleri açılmasının desteklenmesi tercih edilmiştir. Ancak Bakanlığın öncelik verdiği uygulama, bakıma ihtiyacı olan engellinin evde bakımına destek için bakım yapan kişiye sosyal yardım yapılmasıdır. Cinsiyet temelli iş bölümünü pekiştiren bu uygulamayla esas olarak kadınlar bakım hizmeti sunmakta, herhangi bir sosyal güvenlikten yoksun hâlde yıllarını sınırlı bir bakım ücreti aldıkları bakım işiyle geçirmektedirler.

Özetlenecek olursa

– Yaygın bir kamusal bakım hizmetinin olmayışı,

– Buna dair bağlayıcı yasal düzenlemelerin yapılmaması,

– Mevcut yasal yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğinin denetlenmemesi,

– Hizmet sunumunda önceliğin özel sektör kuruluşlarını teşvike verilmesi,

– Sadece küçük ölçekli projelerin uygulanması yoluyla palyatif önlemlerin ötesine geçilmemesi,

kadın istihdamını artırma hedefinin iktidar tarafından ne ölçüde ciddiye alındığının göstergeleridir.

Bütün bunların gerisindeki ataerkil zihniyete göre bakım esas olarak aile içinde kadına ait bir sorumluluktur. Kadınlar bu sorumluluklarını ihmal etmeden girişimcilik veya kendi hesabına çalışma gibi faaliyetlerde bulunabilir. Gerek neoliberal ekonomi politikalarına gerekse salgın koşullarına bağlı olarak artan işsizlik karşısında kadınların işgücü piyasasına katılıp iş aramaması tercih edilen bir durumdur.  Onlardan beklenen, karşılığı olmayan ev ve bakım işlerini itirazsız sürdürmeye devam etmeleridir.

 

Kaynakça

T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı. (2018). Kadının güçlenmesi strateji belgesi ve eylem planı 2018-2023. https://www.ailevecalisma.gov.tr/media/6315/kad%C4%B1n%C4%B1n-gue%C3%A7lenmesi-strajesi-belgesi-ve-eylem-plan%C4%B1-2018-2023.pdf

T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı. (2019). Sürdürülebilir kalkınma amaçları değerlendirme raporu.  https://sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2020/03/Surdurulebilir-Kalkinma-Amaclari-Degerlendirme-Raporu_13_12_2019-WEB.pdf

T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı. (2019). On birinci kalkınma planı (2019-2023). https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2019/07/OnbirinciKalkinmaPlani.pdf

Toksoz, Gülay. (2020). İstihdamda toplumsal cinsiyet eşitliği haritalama ve izleme çalışması: 2017-2020 güncellemesi. Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği. http://dspace.ceid.org.tr/xmlui/handle/1/978

[1] Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği (CEİD) Yönetim Kurulu Başkanı

[2] Bu yazıda tarafımdan hazırlanan ve Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği tarafından yayımlanan İstihdamda toplumsal cinsiyet eşitliği haritalama ve izleme çalışması: 2017-2020 güncellemesi (2020) raporundan yararlanılmıştır.

http://dspace.ceid.org.tr/xmlui/handle/1/978