Toplumun kişilere yüklemiş olduğu roller, sorumluluklar ve davranışlar toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin temelini oluşturmaktadır. Günlük yaşantımızı, aile içi rollerimizi, eğitim ve meslek hayatımız başta olmak üzere tüm yaşantımızı etkisi altına alan toplumsal cinsiyet kavramı aslında bizlere toplum tarafından öğretilmiş olan bir kavramdır. Ulusal ve uluslararası önemli birçok sözleşme ve faaliyette vurgulanan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en çok etkilediği alanlardan biri de feminizasyonun fazla olduğu ve toplum tarafından kadın mesleği olarak bilinen hemşirelik mesleğidir. Bu durum ise kadına toplum tarafından yüklenen rollerden (bakım verme, şefkat gibi) kaynaklanmaktadır (Kahraman vd., 2015).

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin hemşirelik mesleğine olan yansımalarına değineceğim yazıma öncelikle hemşirelik mesleğinin tanımını yaparak başlamak isterim. Uluslararası Hemşirelik Konseyi’nin (International Council of Nurses, ICN) 2002 yılında yaptığı tanıma göre hemşirelik “Bireyin, ailenin ve toplumun sağlığını koruma ve geliştirmeye yardım eden ve hastalık halinde iyileştirme ve rehabilite etmeye katılan bir meslek grubudur.” Sağlık sisteminin belkemiği olan hemşirelik mesleğinde inanılanın aksine tarih boyunca erkek hemşireler meslekte çoğunluğu oluşturmuştur. Bizans ve Roma dönemlerinde, ondan önce Orta Çağ’da, özellikle şövalyelerin ve askerlerin sağlıklarından erkek hemşireler sorumlu olmuştur. Manastırlarda ilk örgütlü hasta bakım hizmetlerini “dekon” adı verilen erkekler ve “dekones” adı verilen kadınlar gerçekleştirmiştir. Ancak Kırım Savaşı’nda (1854-1856) görev alarak modern hemşirelik mesleğinin kurucusu ve mesleğin sembolü kabul edilen Florence Nightingale ile birlikte hemşirelikte çoğunlukla kadınlar yer almaya başlamıştır (Liminana Gras vd., 2013). Ülkemizde ise 1954 yılında çıkarılan “Hemşirelik Kanunu”, hemşireyi “kadın” olarak tanımlamış ve erkeklerin hemşire unvanıyla çalışmasına olanak sağlamamıştır. Uzun yıllar yürürlükte kalan bu yasa, Nisan 2007’de “Hemşirelik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile değiştirilmiştir. 2007’de yapılan değişiklikle, hemşirelerin değişen ve gelişen rollerinin tanımlanmasının yanı sıra önceki kanunda yer alan “kadın olmak” şartı kaldırılarak erkeklerin de hemşirelik unvanıyla meslekte yer almasına olanak sağlanmıştır.

Hemşirelik yasasında yapılan bu düzenlemeye rağmen, toplumda devam eden ataerkil bakış açısı günümüzde erkek hemşirelere, kadın hemşirelere ve hemşirelik mesleğinin imajına yönelik bazı sorunlara yol açmaktadır. Hemşireler, hemşirelik hizmetlerini hümanistik, etik kurallara uygun, multidisipliner ve holistik (bütüncül) bir yaklaşımla yerine getirirken toplumsal cinsiyet rollerine bağlı eşitsizlikler karşılaştıkları en büyük engellerden biridir. Bu konuda yapılan çalışmaları incelediğimizde, toplumun erkek hemşireleri günümüzde de kabul edemediği ve onlara “hemşir” olarak hitap edildiği ya da nasıl hitap edilmesi konusunda sorun yaşandığı (Ünsal vd., 2010; Kaya vd., 2011); hastaların (özellikle kadın doğum servislerindeki) hemşirelerin erkek olmasına şaşıracağı, utanacağı ve bunu istemeyeceği bildirilmektedir (Kaya vd., 2011). Bu durumda aklımıza gelen soru şu olmalıdır: Hastalar erkek kadın doğum uzmanlarını kabullenip saygı duyarken neden erkek hemşireye karşı bu kadar reddedicidir?

Kahraman’ın (2015) erkek hemşirelerle yaptığı derinlemesine görüşmeler sonucunda, erkek hemşirelerin toplum tarafından “Erkek adamdan hemşire mi olur?” gibi söylemlere maruz kaldıkları, mesleklerinden ötürü erkeklik rollerinin sorunlu, eksik olduğu algısı yaratıldığı ve hatta aileleri ve arkadaşları tarafından öğrencilik hayatlarından itibaren bu durumun alay konusu olduğunu ifade ettikleri saptanmıştır. Bahsettiğimiz cinsiyet temelli bu kalıplar, hemşirelik mesleğinde var olan erkeklerin hem eğitim hem de çalışma alanından soyutlanmasına ve iş memnuniyetsizliğine sebep olmaktadır (Kahraman vd., 2015).

Öte yandan toplumsal cinsiyet açısından erkeklik rolleri toplumsal boyutta ve iş dünyasında hep güç ve liderlikle birlikte anılmıştır. Bu durumun yansımalarını hemşirelik mesleğinde de görmekteyiz. Örneğin, toplum tarafından kabullenilmeyen erkek hemşireleri hasta ve hasta yakınları ilk bakışta doktor zannederek her dediklerini yapma eğilimi göstermekte, onlara saygı duymakta ve erkek hemşireleri daha çok dinlemektedirler. Ancak hasta ve hasta yakınları erkek hemşirenin doktor olmadığını öğrendiğinde tutum ve davranışları değişebilmektedir (Rezaei-Adaryani vd., 2012). Bu, hemşirelik mesleğinin imajına yönelik ataerkil bir yargılamadır ve olumsuz sonuçlara neden olmaktadır. Bu durum kadın ağırlıklı mesleklerin düşük statülü, düşük ücretli ve değersiz iş kollarından olduğunu kabul eden cinsiyet eşitsizliklerinin görüldüğü toplumun ürünüdür.

Konuşulması gereken diğer bir konu da toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sebep olduğu, kadınların meslek hayatları süresince karşılaştıkları engellerdir. Bu durumun kadın hemşirelere de yansımaları kaçınılmazdır. Yapılan çalışmalar sonucunda erkek hemşirelerin mesleğe girişiyle birlikte ücreti ve statüsü yüksek olan yöneticilik görevlerinin onlara verilmesi, hızlı yükselme ve kadın yöneticiler tarafından ayrıcalık tanınması gibi avantajların sunulduğu görülmektedir (Gönç, 2017; Türkmen, 2020). Hemşirelik mesleğini icra eden erkeklere sunulan “hızlı yükselme” avantajı literatürde bahsedilen “cam asansör” kavramının görülmesine sebep olmuştur. Bu kavram, kadınların çoğunlukta olduğu meslek gruplarında erkeklerin hiyerarşi basamaklarında hızlı bir şekilde yükselmesini ortaya koymakta ve erkekleri yukarıya çıkaran yapıların ve uygulamaların varlığını açıklamaktadır (Williams, 1992). Günümüzde kadınların anne olması, doğum izni, süt izni ve aile içi rol ve sorumluluklarının daha fazla olması nedeniyle yönetici hemşire adayı olarak erkek hemşirelerin tercih edilebildiğini görmekteyiz (Türkmen, 2020). Erkek hemşirelere sunulan bu fırsatların, kadın yoğunluğunun fazla olduğu hemşirelik mesleğinde erkek hemşireleri meslekte tutabilme stratejisi olduğu da düşünülmektedir (Türkmen, 2020).

Mesleğimizdeki diğer bir toplumsal cinsiyet eşitsizliği etkisi olarak kadınların sağlık sektöründe bu kadar fazla oranla istihdam edilmelerine karşın gelir açısından bir avantajlarının olmadığını hatta erkeklerden daha az ücretle çalıştıklarını söyleyebiliriz. Örneğin ABD’de yapılan bir çalışmada, erkek hemşirelerin yıllık ortalama gelirinin eşit pozisyon ve koşullarda çalışan kadın hemşirelerden 5.000 ABD doları daha fazla olduğu bildirilmektedir. Yine Almanya’daki erkek hemşirelerin de kadınlardan daha fazla ücret aldığı belirtilmektedir (Muench ve Dietrich, 2019). Hemşirelik mesleğindeki erkek sayısının artışıyla mesleki statüde, saygınlıkta ve alınan ücrette artış olacağı düşüncesi de yaygındır (Bekata-Mardin vd., 2020). Görünen o ki toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve güç problemlerinin hemşirelik mesleğinde özellikle ücret, terfi ve üst yönetim pozisyonlarına atanma konularında etkilerinin olduğunu söyleyebiliriz.

Yazımın son bölümünde hemşirelerin toplumsal cinsiyet eşitsizliğine bağlı olarak yaşadıkları güncel bir soruna daha değinmek isterim. Bilindiği üzere Dünya Sağlık Örgütü, Florence Nightingale’in hemşirelik alanına yaptığı katkılardan ve doğumunun 200. yılı olması nedeniyle 2020 yılını “Hemşire ve Ebe Yılı” ilan etmiştir. Özellikle hemşirelere çok daha fazla ihtiyaç duyulan ve tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgınıyla mücadele edilen böyle bir yılda, doğal afetlerde ve her koşulda en ön saflarda savaşan ve mesleğini her koşulda icra eden hemşireler toplumsal cinsiyet rollerinin yüklediği eşitsizliklerin neden olduğu sorunlarla karşılaşmaktadır. Örneğin, toplumumuzun çoğunlukla tek taraflı olarak kadına yüklediği çocuk yetiştirme ve ev işlerini yapma gibi roller COVID-19 salgını boyunca ağır koşullar altında çalışan kadın hemşireler için ek sorumluluk oluşturmuştur. Hastalarla doğrudan etkileşimde bulunulan alanlardan olan hemşirelik mesleğinde daha yoğun istihdam edildikleri göz önünde bulundurulduğunda, kadınların hastalığa maruz kalma riskinin de daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz (Şenol Çelik, 2020).

Toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin pek çok anlamda hissedildiği hemşirelik mesleğinde bizler, kadın ve erkek hemşireler olarak bir arada ve eşit şartlar altında çalışmayı istiyoruz. Sağlık bakım hizmetlerinin sunumunda büyük bir insan gücü kaynağını oluşturan, sağlığın korunması, geliştirilmesi ve hastalık halinde toplumun ihtiyacı olan hemşirelik bakımını en etkin şekilde vermeyi ilke edinen biz hemşireler, mesleğimizde kadın ve erkek ayrımı olmaksızın birlikte çok daha güçlüyüz!

Kaynaklar

Bekata‐Mardin, N., Mutaf‐Tulun, A., Elhan, G.S., Metin, P. ve Pervizat, L. (2000). Sağlık sektöründe kadın. T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü. Ankara: Bakanlıklar

Gönç, T. (2017). Türkiye’de erkek hemşire olmak: Avantajlar ve dezavantajlar. https://www.icn.ch/nursing-policy/nursing-definitions#:~:text=Definition%20of%20Nursing,ill%2C%20disabled%20and%20dying%20people Erişim tarihi: 30 Kasım 2020.

“Hemşirelik Kanunu.” Resmî Gazete, sayı: 8647, 2 Mart 1954   https://www.saglik.gov.tr/TR,10378/tarihi25021954–sayisi6283–rg-tarihi02031954–rg-sayisi8647-hemsirelik-kanunu.html Erişim tarihi: 30 Kasım 2020.

“Hemşirelik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun.” Resmî Gazete, sayı: 26510, 2 Mayıs 2007. https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2007/05/20070502-3.htm Erişim Tarihi: 30 Kasım 2020.

Kahraman, A. B., Ozansoy Tunçdemir, N. ve Özcan, A. (2015). Toplumsal cinsiyet bağlaminda hemşirelik bölümünde öğrenim gören erkek öğrencilerin mesleğe yönelik algilari. Sosyoloji Araştırmaları Dergisi18(2), 108-144.

Kaya, N., Turan, N. ve Öztürk, A. (2011). Türkiye’de erkek hemşire imgesi. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 8(1), 16-30.

Liminana-Gras, R. M., Sanchez-Lopez, M. P., Román, A. I. S. S. ve Corbalan-Berna, F. J. (2013). Health and gender in female-dominated occupations: The case of male nurses. The Journal of Men’s Studies, 21(2), 135-148.

Muench, U. ve Dietrich, H. (2019). The male-female earnings gap for nurses in Germany: a pooled cross-sectional study of the years 2006 and 2012. International journal of nursing studies, 89, 125-131.

Rezaei-Adaryani, M., Salsali, M. ve Mohammadi, E. (2012). Nursing image: An evolutionary concept analysis. Contemporary nurse, 43(1), 81-89.

Şenol Çelik, S. COVID-19 pandemi süreci: Kadın sağlık çalışanlarının durumu. KOÇKAM blog. https://kockam.ku.edu.tr/covid-19-pandemi-sureci-kadin-saglik-calisanlarin-durumu-sevilay-senol-celik/ Erişim tarihi: 30 Kasım 2020.

Türkmen, Buse. Hemşirelikte Cam Asansör Olgusu: Yönetici Hemşirelerin Toplumsal Cinsiyet Algısı Bağlamında Bir Araştırma. İstanbul: İstanbul Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2020.

Ünsal, A., Akalın, İ. ve Yılmaz, V. (2010). Farklı meslek çalışanlarının erkek hemşirelere ilişkin görüşleri. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 7(1), 420-431.

Williams, C. L. (1992). The glass escalator: Hidden advantages for men in the “female” professions. Social problems, 39(3), 253-267.