Pekin+25 ve Sonrasında “Çok Ama Bir Olma” Ruhunu Eşitlik İçin Yaşatmak

Zeliha Ünaldı

Ben bir trene bindim ve hayatım değişti.

1995 yılında, bundan tam 25 yıl önce, 4. Dünya Kadın Konferansı’na katılmak üzere Varşova’dan Pekin’e giden Trans-Sibirya trenine binme şansını elde ettim. 29 farklı ülkeden sivil toplum kuruluşlarını temsil eden iki yüzden fazla kadınla birlikteydik.

O dönemde ben Türkiye’de yeni kurulmuş olan ODTÜ Kadın Çalışmaları Programı’nda yüksek lisans öğrencisi ve araştırma görevlisiydim. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ve Türkiye İşbirliği Kalkınma Ajansı’nın katkılarıyla organize edilen Pekin Ekspres programına ODTÜ’yü temsilen katılmıştım.

Sekiz gün süren tren yolculuğunda dünyayı değiştirmeye kararlı kadınlarla birlikteydik. Bize verilen çantaların üzerinde yazan, ünlü feminist Sue Vinson’ın sözleri o zamanın ruhunu ve duygularını şöyle özetliyordu: “Biz çokuz ama biriz, dünyaya kadınların gözünden bakın”.

İşte 1995 yılında gerçekleşen 4. Dünya Kadın Konferansı’nın ve sivil toplum forumunun ana teması ve ruhu buydu: “Biz çokuz ama biriz”.

Çokluğumuzu ve eşsizliğimizi kutlayan ve dünyaya kadınların gözüyle bakan otuz binden fazla kişi Pekin’de bir araya geldi. Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu, hükümet temsilcilerinin katıldığı konferansın ve kadın hakları savunucularını bir araya getiren en geniş katılımlı sivil toplum forumunun sonunda ortaya çıktı.

189 hükümetin uygulama taahhüdü verdiği Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu, kadınların ve kız çocuklarının güçlenmesi için geliştirilmiş en vizyoner yol haritasıdır. 25 yıl sonra da toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını hedefleyen dünyanın en geçerli yol haritası olmaya devam ediyor.

Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu, toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçekleştirilmesi ile kadınlar ve kız çocukları için eşitsizliklerin ortadan kaldırılması için 12 kritik alanda stratejik hedef belirledi: yoksulluk, eğitim ve öğrenim, sağlık, şiddet, silahlı çatışma, ekonomi, karar alma süreçleri, kurumsal mekanizmalar, insan hakları, medya, çevre ve kız çocukları.

Eğer Pekin Deklarasyonu ve Eylem Planı bugün yazılmış olsaydı, yine aynı stratejik hedefler konulacağını söylemek yanlış olmaz. Çünkü vizyonerlik sadece yol haritası çizmekle ilgili değil elbette, aynı zamanda sorunların ne kadar kalıcı olduğunu göstermekle de ilgili. Bu da Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu’nun en önemli özelliklerinden bir tanesi.

1995 yılından bu yana tüm dünyada çok önemli gelişmeler oldu. Özellikle dünyadaki ve Türkiye’deki kadın hareketi, kadın haklarının sağlanması açısından hükümetlerle birlikte büyük başarılara imza attı. Bunlar arasında en önemlisi eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasıdır. Özellikle zorunlu eğitimde ve okuryazarlık oranlarında kadınların lehine bir iyileşme yaşandı. Doğumda anne ve bebek ölüm oranlarında ciddi düşüşler oldu. Sosyal koruma mekanizmalarının güçlendirildiği bazı ülkelerde, kadınların ücretsiz bakım ve ev işi yüküne dikkat çekilerek ebeveynlik izinleri desteklendi. 131 ülkede kadınların sağlık ve eğitime erişiminin, siyasi katılımının desteklenmesi için kanunlarda önemli değişiklikler yapıldı, bu haklar anayasal koruma altına alındı ve yeni kanunlar üretildi.

Fakat 1995 yılından bu yana geçen 25 yıl içinde sağlanan kazanım ve gelişmeler beklendiği kadar hızlı olamadı ve beklenen düzeye ulaşamadı.

Bugün, dünyanın hiçbir ülkesinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin tam anlamıyla sağlanamadığını görüyoruz. 25 yıl sonra Pekin Deklarasyonu ve Eylem Planı’nı gözden geçirmemize sebep olan ve bizi geride bırakan hukuki boyutta ve kültürel anlamda hâlâ birçok engel var.

Kadınlar erkeklerle kıyaslandığında hem evde hem de kamusal alanda şiddete maruz bırakılıyor ve daha çok çalışıp daha az kazanıyor; sosyal, siyasal, toplumsal ve ekonomik hayata tam anlamıyla ve eşit olarak katılamıyor. Dünyadaki kadınların üçte ikisinden daha azı istihdama katılabiliyor. Yaklaşık 400 milyon kadın aşırı yoksullukla mücadele ediyor. UN Women ve UNDP tarafından yayımlanan bir rapor (UN Women, 2020), COVID-19 salgınının 96 milyon insanı aşırı yoksulluğa sürükleyeceğini, bunun 47 milyonunun da kadınlar ve kız çocukları olacağını gösteriyor. Her yıl 243 milyon kadın en yakınındaki erkekler tarafından şiddete maruz bırakılıyor. Bunların birçoğunun kadın cinayetlerine varan sonuçlarını görüyoruz. Parlamentolarda hâlâ koltukların %75’inde ve yönetici pozisyonlarının %73’ünde erkekler bulunuyor. Kadınlar erkeklere oranla tüm dünyada ortalama üç kat daha fazla ücretsiz bakım işi yapıyor. Bu oran Türkiye’de dört katına çıkıyor.

Tüm bu eşitsizliklerin ışığında, Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu’nun hedeflerini 2030’a taşımak için 2015 yılında Birleşmiş Milletler üye ülkeleri tarafından Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi ve 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı kabul edildi. Pekin hedeflerini güçlü bir şekilde yansıtan Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasından yoksulluğun azaltılmasına, eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasından insanların hayatlarının iyileştirilmesine kadar birçok alanda küresel bir çağrı yapıyor. Sürdürülebilir Kalkınma İçin 2030 Gündemi kapsamında amaçların 2030 yılına kadar gerçekleşmesi hedefleniyor.

Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu bugün hâlâ hem dünyada hem Türkiye’de çok önemli bir plan. Pekin Eylem Platformu’nu uygulamayı taahhüt eden 189 ülkeden biri olan Türkiye 2000 yılına kadar taahhüt ettiği tüm eylemleri gerçekleştirdi. Bunlardan en önemlisi Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’ndeki (CEDAW) çekinceleri kaldırmak ve CEDAW’a ve Pekin Deklarasyonu’na uygun olan değişiklikleri iç hukukta yapmaktı. Bunu takiben kadın hareketinin çabalarıyla ve hükümetle iş birliği içerisinde Medeni Kanun, Ceza Kanunu ve İş Kanunu’nda değişiklikler yapıldı. Böylece bu 25 yılda, Türkiye’de yasal düzenlemeler açısından toplumsal cinsiyet eşitliğine uygun bir yasal zemin oluşturulmuş oldu.

Bugün hâlâ Türkiye’de, dünyada olduğu gibi, birçok alanda uygulamalar konusunda atmamız gereken adımlar olduğunu görüyoruz. Özellikle COVID-19 salgını bize tüm kazanımlarımızın kırılgan olduğunu gösterdi. Çalışmalar, COVID-19 salgını sürecinde kadınların iş gücüne katılım konusunda erkeklerden daha fazla etkilendiğini (Kalaylıoğlu, Öztürk ve Bingüler Eker, 2020), kadınların artan ev işi ve bakım sorumluluğunun eskiye oranla ciddi bir artış gösterdiğini (Memiş, Ünaldı ve Akyol, 2020) söylüyor.

Bu riskleri ortadan kaldırmak için, Pekin’in yıl dönümünde ve daha sonra da tartışmamız gereken çok önemli konular var. Bunlardan biri de 1995 yılındaki “çok ama bir olma” ruhu.

Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) Türkiye olarak mümkün olduğunca fazla kadın, erkek, kız çocuğu ve erkek çocuğuna ulaşarak bu ruhu yaşatmayı amaçlıyoruz. Çünkü özellikle krizlerle sarsıldığımız böyle dönemlerde, bu birliğe ve dayanışmaya her zamankinden daha fazla kararlılıkla ihtiyacımız var.

Ben bir trene bindim ve hayatım değişti. Hayatın benim için olmazsa olmazı, eşit bir birey olarak yaşamak ve özellikle kadınlar ve kız çocukları başta olmak üzere herkesin hak ettiği eşitlik içerisinde yaşaması.

Biz Birleşmiş Milletler Kadın Birimi Türkiye ofisi olarak bu ruhu, o trene binme fırsatına sahip olamayan kadınlar, kız çocukları, erkekler ve oğlan çocuklarıyla paylaşmak için çalışmaya devam edeceğiz.

Yazının sesli versiyonuna için bu linkten erişebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=UgJ-H8dZG-0&t=4s

 

Kaynakça

Kalaylıoğlu, Y., Öztürk A. M. ve Bingüler Eker, G. 2020. The economic and social impact of COVID-19 on women and men: Rapid gender assessment of COVID-19 implications in Türkiye. Erişim adresi: https://eca.unwomen.org/en/digital-library/publications/2020/06/the-impact-of-covid19-on-women-and-men-rapid-gender-assessment-of-covid19-implications-in-turkey

Memiş, E., Ünaldı, Z. ve Akyol, N. 2020. COVID-19 salgınının kadın çalışanlar açısından etkileri. TÜSİAD, TÜRKONFED, UN Women. Erişim adresi: https://eca.unwomen.org/en/digital-library/publications/2020/12/covid-19-impacts-on-women-in-the-workplace-corporate-responses-good-practices-and-way-forward

UN Women. 2 Eylül 2020. Press release: COVID-19 will widen poverty gap between women and men, new UN Women and UNDP data shows. Erişim adresi: https://www.unwomen.org/en/news/stories/2020/8/press-release-covid-19-will-widen-poverty-gap-between-women-and-men

 

Yazar hakkında

Zeliha Ünaldı ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümünden mezun olmuştur. Yine aynı üniversitede Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları üzerine yüksek lisans eğitimini tamamlamış ve aynı programda Araştırma Görevlisi ve yarı zamanlı Öğretim Elemanı olarak çalışmıştır. 2000 yılından bu yana toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlenmesi alanında danışman ve proje yöneticisi olarak birçok Bakanlık, kamu kuruluşu, ulusal ve uluslararası kuruluş ile çalışmıştır. Kadının insan hakları aktivisti olarak uzun yıllar kadın sivil toplum kuruluşlarıyla çalışmıştır. Birleşmiş Milletlere katılmadan önce AB tarafından desteklenen Kadın ve Kadın STKlarının Güçlendirilmesi Projesi’nin takım liderliğini yapmış ve bu kapsamda Şanlıurfa merkez olmak üzere Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Doğu Karadeniz Bölgelerinde hizmette bulunmuştur. 2014-2018 yılları arasında Birleşmiş Milletler Türkiye Mukim Koordinatörlüğü’nde toplumsal cinsiyet eşitliği uzmanı olarak çalışan Zeliha Ünaldı, Eylül 2018’den bu yana Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) Türkiye Programlar Yöneticisi olarak çalışmaktadır.