İnternette İnsan Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

A.  Aslı Şimşek       

 

2000’lerin başından itibaren yoğun bir şekilde tartışılmaya başlanan ve son on yıldır akademik bir araştırma konusu haline gelen internette insan hakları meselesinin, çok çeşitli bağlamlarda ele alındığı görülmektedir. İnternet ve insan hakları ilişkisi, devletlerin internet gibi teknolojiler aracılığıyla gözetleme ve kontrol kapasitelerini artırmaları karşısında, internette özel hayatın gizliliği, kişisel verilerin korunması, bireysel özerklik, bilgiye erişim, haberleşme ve iletişim hakkı, demokratik yaşama katılım ve ifade özgürlüğü gibi farklı açılardan ele alınmaktadır (Karppinen, 2017). Bu yazıda ise internetin sunduğu geniş kitlelere erişim, gündem oluşturma, insan hakları savunuculuğunda birtakım dijital araçlar sunma gibi kamusal ya da yarı-kamusal işlevden hareketle kadınların insan haklarının güçlenmesine nasıl katkı sağlayacağı tartışılmaktadır.

Bu anlamda kendine ait sanal bir alan[1], sadece sanal ortamda feminist bir alan açma girişimi olarak düşünülmemektedir. Aynı zamanda cinsiyetçi kalıpları ters yüz ederek başta kadınlık anlatıları olmak üzere ataerkinin tahakkümü altındaki anlatıların feminist bir yaklaşımla yeniden ifade edilmesi, tasarlanması ve icra edilmesi için oluşturulan, kadınların internette insan hakları ajandasını gündeme getirmeyi amaçladıkları bir alandır.

            İnternette Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Nasıl Tanımlayabiliriz?

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin dijital görünümleri, toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik eden ve cinsiyetler arası eşitsizliğin neden takdir gördüğünü veya güçlendiğini, bunlara sebep olan toplumsal değer yargısını veya eylemi sorgulayan ve bunu çevrimiçi olarak gerçekleştiren faaliyetler (blog yazma; sosyal medya gönderileri; YouTube’da “vlogging” veya “video blogging”; Twitter, Instagram ve Tumblr’de “microblogging” ve web sitesi içeriği de dahil ancak bunlarla sınırlı değil) olarak tanımlanmaktadır. Kesişimsel bir şekilde gerçekleştirildiğinde ırk, toplumsal cinsiyet, sınıf, etnisite gibi meselelere de işaret eder. Çevrimiçinde yaratılan hak alanı, çevrimdışı alanı dışlamaz veya ondan ayrı düşünülemez; buna karşın çevrimdışı hareketi tamamlayıcı niteliktedir (Heisler, 2017; Keller, 2012; Skalli, 2013). Kadınların çevrimiçi hak mücadelesi çeşitli isimlerle anılabilmektedir:

– Çevrimiçi feminizm (online feminism),

– Siberfeminizm (cyberfeminism),

– Feminist internet,

– Feminist dijital aktivizm

– Sanal feminizmler (virtual feminisms)

Çevrimiçi feminizmin, farklılıkları tecrit edici, hiyerarşik ve tekkültürlülük/tekseslilik üzerine inşa olmuş geleneksel kurumlara karşı bir direnç mekanizması olarak kullanılabilirliği ön plana çıkmaktadır (Magarey, 2014). Hatta demokratikleşme sürecinde yurttaşlığa daha fazla katılıma ilişkin yeni bir boyut kazandırdığı üzerinde durulmaktadır. Ancak internetin doğası gereği eşitlikçi olmadığını ve ilk etapta askeri amaçlarla yaratıldığını ve istenirse ataerki ve yapısal şiddet lehine kullanılabileceğini unutmamak gerekir.

            İnternette Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Özellikleri

2003’ten beri çevrimiçi olarak yayımlanan S&F Online (Scholar and Feminist Online) dergisinin “Blogging Feminism: Websites of Resistance” (Feminizmin Blogunu Tutmak: Direnişin Web Siteleri) başlıklı Bahar 2007 sayısında yazar Rebecca Traister, çevrimiçi topluluğun önemini, çok farklı coğrafyalardan bilgi ve bilinç sahibi kadınları (ve erkekleri) çevrimiçi olarak bir araya getiren bir ağ olmasıyla ifade etmektedir. Traister’ın adı geçen yazısına gönderme yapan “New Feminist Solutions” (Yeni Feminist Çözümler) serisinin 2012 tarihli ve “#FemFuture: Online Revolution” (#FemGelecek: Çevrimiçi Devrim) başlıklı 8. raporunda toplumsal cinsiyet eşitliği için savunuculuk yapan yazar ve aktivistlerin oluşturduğu çevrimiçi ortamın özellikleri sıralanmaktadır. Buna göre çevrimiçi ortamın güçlenmesi, mevcut çevrimiçi ittifaklar ile onların gerçek hayattaki kurumsal karşılıklarının üzerine inşa olan sürdürülebilir bir birlik haline gelmesi ve bu önemli sesleri destekleyici bir altyapının geliştirilmesi özellikleri karşımıza çıkmaktadır (Martin-Valenti, 2012).

Dolayısıyla internette toplumsal cinsiyet eşitliğini karakterize eden iki husus ön plana çıkmaktadır: 1. Var olan çevrimiçi ortamda cinsiyetçiliği teşhis etmek ve dönüştürmek (buna feminizme yöneltilen sansür, sanal saldırılar da dahildir), 2. Alternatif bir dil, yaklaşım ve yöntem geliştirmek.

Yine hak temelli bir savunuculuk bağlamında internette toplumsal cinsiyet eşitliğinin iki boyutundan söz edilebilir: 1. İnsan haklarının güçlenmesinde bir araç olarak bilgi ve iletişim teknolojileri (BİT), 2. İnternette insan haklarının korunması. Bu boyutlar çeşitli katmanlara ayrılmaktadır. Bu katmanlar, Internet Governance Forum’un (İnternet Yönetişim Forumu) 2017 yılında hazırladığı Latin America in a Glimpse (Bir Bakışta Latin Amerika) raporuna göre şunlardır:

– Teknolojik bağımsızlığın sağlanması (Kadınların üretim sürecine dâhil oldukları, kendilerinin ürettikleri teknolojik altyapı)

– BİT alanında çalışan kadınların haklarının korunması: Özellikle teknolojinin kullanımıyla ilgili toplumsal cinsiyete dayalı ön yargı ve kalıp yargılarla mücadele (Schulte, 2011); örneğin “kadınlar kod yazamaz”, “kadınlar yazılım ve donanımdan anlamaz” gibi klişelerle mücadele edilmesi (Bu bakış, “kadınlar araba kullanamaz” şeklindeki “kadınlar mekanik işleri yapamaz” kalıp yargısının BİT’e taşınmasıdır.)

– İnternetin hakların savunulmasında destek olmak ve haklara erişim için kullanılması

– Toplumsal cinsiyet eşitliğine uygun pedagojinin yaygınlaştırılması: Birlikte yapmak ve öğrenmek gibi

– İnternet kullanımı aynı zamanda yeni bir şiddet türü olan dijital şiddete açıklık anlamına da geldiğinden, dijital ortamda şiddetsizlik kültürünün geliştirilmesi

– Gerçek hayatın bir yansıması olarak internetin ürettiği yapısal eşitsizliklerle mücadele edilmesi

– Teknoloji aracılığıyla kadınların bir araya gelmesi ve toplantılar düzenlenmesi

– Toplumsal cinsiyet ve teknoloji ilişkisinin kadını güçlendirici şekilde yorumlanması.

            İnternette Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Farklı Boyutları

Çevrimiçi hak savunuculuğunda bir aktör olabilmek için yıllarca okumanız gereken bir okul ya da dâhil olmanız gereken bir ortam veya muhatap olmanız gereken bir otorite yok; aslında temelde yatan fikir oldukça basit: Söyleyecek özgün bir sözünüzün olması ve bu hikâyeyi veya düşünceyi çevrimiçi olarak yayabilmek için gerekli temel teknolojik beceriye sahip olmak. Bu bağlamda internetin hak savunuculuğu açısından sağladığı olanaklar şöyle sıralanabilir:

– Görünmeyeni görünür kılma: Gençler arasında flört şiddetinin veya reglin tabu olmaktan çıkarılması, yoksulluk ve kadının görünmeyen ev içi emeği gibi konuları ve engelli kadınlar, queer kadınlar, farklı etnisiteden kadınlar gibi geleneksel okul eğitiminin dışında bırakılanlar ile ırkçılık, homofobi, transfobi, kadın düşmanlığı ve diğer baskıların kesiştiği alanlarda yer alanların hak mücadelesini gündeme taşıyabilme olanakları bu bağlamda düşünülmektedir.

– Resmî tarih, politika, hukuk anlatısının dışına çıkma olanağı sunma: Kadınların var oluşunu ve mücadelesini herhangi bir bürokrasiye, kontrole takılmadan doğrudan aktarabilme potansiyelini bu çerçevede değerlendirmek mümkündür.

– Başta üniversite öğrencileri olmak üzere bireylerin kendi bölümleri/meslek alanları ile toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmalarının ilişkisini kurabilmelerini sağlama: Böylece kadın araştırmaları bölümleri ve merkezlerinin “gettolaşma”sı[2] riski de azaltılabilmektedir.

– Çok kısa bir süre içinde ve aynı anda çok büyük bir kitleye ulaşma potansiyeli (Martin-Valenti, 2012), dolayısıyla gündemdeki klişelerle etkin mücadele olanağı sunma: Bu şekilde anaakım medyada yer alan insan hakları alanındaki doğru bilinen yanlışlar düzeltilerek toplumsal cinsiyet bakış açısıyla yeniden kaleme alınabilmekte, takipçilerin neler yapabilecekleri, çevrimiçi veya çevrimdışı kanallarla nasıl harekete geçebilecekleri çok çabuk bir şekilde ifade edilebilmektedir.

– Çevrimiçi imza kampanyaları, sosyal medya kampanyaları (hashtaglerin kullanılması gibi), çevrimiçi haritalama, klişelerle mücadelede görsel kullanımı, feminizm hakkındaki şehir efsaneleriyle mücadele, dayanışma mesajları gibi çeşitli faaliyet alanları yaratma.

– Karar alma gücünü elinde bulunduran muhatapları hesap verebilir hâle getirme: Burada karar alıcı, bir sosyal medya hesabını yöneten kişi, web sitesi sahibi ya da örneğin Facebook’un kendisi olabilir.

– Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve hak ihlallerini popüler kültür araçlarıyla gerektiğinde hicvederek ve mizah unsurları katarak teşhir etme, cinsiyetçiliği teşhis etme ve çözüm için nasıl harekete geçileceğini duyurma, sanal ortamda başta kadınlar olmak üzere toplumsal cinsiyet ön yargı ve kalıp yargılarına karşı kendini güvensiz ve yalnız hisseden gruplara güvenli ve bağımsız bir alan oluşturma.

            – Bilgiyi açık, anlaşılır, basit bir dile çevirerek ve aynı zamanda düşünmesi, tartışması zor konuları destek ve dayanışma mesajı verecek şekilde (örneğin şiddeti failin gözünden görmeyi bırakarak) gündeme getirme, gelen geri bildirimleri değerlendirme: Buna, hukuk jargonunun anlaşılmazlıktan kurtarılarak gündelik dile çevrilmesi ya da sokak hukuku da diyoruz.

            – Hak temelli ve haklara bütüncül yaklaşımın yaygınlaştırılması için feminist kuramdan alınan birikime internet aracılığıyla pratikte işlerlik kazandırma: Dijital güçlenme, dijital şiddetten korunma, dayanışma ağları inşa etme, daha hızlı şekilde cinsiyetçi dili dönüştürme, hak ihlallerini daha yaygın şekilde görünür kılma hedefleri bu olanağa hizmet etmektedir.

            Sonuç

Bugün literatürde ve sahada pek çok uzman, çevrimiçi ortamı 21. yüzyılın bilinç yükseltme grupları olarak tanımlamaktadır. Çevrimiçi ortam kendi kendinin yayımcısı olma, toplulukla yorumlar aracılığıyla doğrudan irtibata geçebilme, deneyimleri paylaşabilme olanaklarıyla donatılmayı sağlar, çevrimiçi ağda binlerce kişiyle karşılaşma şansı sunar (Martin-Valenti, 2012). Çevrimiçi hak alanının, çevrimdışı alandaki gösteri, yürüyüş, protesto, toplantı gibi yüz yüzeliği sağlayan klasik özgürlük alanının yerini alması değil; çevrimiçi ve çevrimdışı tüm platformlarda geçişli bir yapıya kavuşması önerilmektedir. Dolayısıyla çevrimiçi olmanın getirdiği hem olanakların hem de zorluk ve risklerin yine hakkın öznesi olanlar ve hak savunucuları tarafından gündeme getirilmesi önem taşımaktadır.

Çok hızlı, buna karşılık çok denetimsiz bilgi akışı sunan BİT, kadının insan hakları için bir yandan toplumsal cinsiyet eşitliğinin güçlenmesinde hızlı haberleşme, bilgiyi yayma ve örgütlenme, dijital aktivizm gibi yeni olanaklar sunarken; diğer yandan da dijital şiddet, çevrimiçi taciz gibi riskleri barındırmaktadır. Bilgi toplumunda dijitalleşmenin öneminin giderek artmasıyla kadınlar için insan onuruna uygun bir internet talebi elzem hâle gelmiştir. Çünkü;

– Kadınlar için dijital ortamın, çevrimdışındaki şiddeti tekrar ederek düşmanca hâle gelmesi,

– İnternet ortamının farklı katmanlarında katılımcılığın yokluğu,

– BİT’e erişim olanaklarında toplumsal cinsiyet eşitsizliği,

– Çoklu ayrımcılık ve görünmezlik/susturulma kültürü ile karşı karşıyayız (Lewis, 2018).

 

Dijital teknolojilerin var olan iktidar ilişkilerini yeniden üretmesi yerine, bireysel ve kolektif varlığı geliştiren bir araç olarak konumlandırılması için görece yeni dijital araçları, görece eski toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısıyla ele almamız gerekmektedir. Başta kadınlar olmak üzere ezilen tüm grupların bağımsız ve bütüncül bir şekilde özgürce haklarından istifade edebilmesi, diğer bir deyişle kendine ait bir alan açabilmesi için BİT üzerine toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısıyla araştırma ve uygulamalar üretilmesi zorunlu hâle gelmektedir (Jensen, 2006). Böylece çevrimiçi ortamda öğrenme yöntemleri ve pratikleri, bunun riskleri ve çevrimdışı dünyayla ilişkisi üzerine çalışmalar yapılarak güvenli ve insan onurunu koruyan ortamlar inşa edilebilir.

Kaynakça

Heisler, E. (2017). “Measuring enclosures and efficacy in online feminism: The case of   rewire”. Handbook of Research on Citizen Engagement and Public Participation in       the Era of New Media içinde (ss. 389-409), IGI Global.

Internet Governance Forum. (Kasım 2017). Latin America in a glimpse: Gender, feminism and the internet in Latin America. İsviçre.

Jensen, H. (2006). “Women’s human rights in the information society”. Rikke Frank Jørgensen (Der.), Human rights in the Global Information Society içinde (ss. 235-263). Cambridge: The MIT Press.

Karppinen, K. (2017). “Human rights and the digital”. H. Tumber ve S. Waisbord (Der.), Routledge companion to media and human rights içinde. https://www.routledge.com/The-Routledge-Companion-to-Media-and-HumanRights/TumberWaisbord/p/book/9781138665545

Keller, J. (2012). “Virtual feminisms: Girls’ blogging communities, feminist activism, and participatory politics”. Information, Communication & Society (ss. 429-447), 15(3).

Lewis, R. (2018). “Gender, voice and space: Feminism online”. Revista DÍGITOS, 4, (ss. 23-359.

Magarey, S. (2018). “Women’s studies: Towards transdisciplinary learning?”. Dangerous Ideas: Women’s Liberation – Women’s Studies – Around the World içinde (ss. 175-182). University of Adelaide Press.

Martin, C. E. ve Valenti, V. (2012). “#FemFuture: Online revolution”. New Feminist      Solutions, Cilt 8. Barnard Center for Research on Women.

Schulte, S. R. (Sonbahar 2011). “Surfing feminism’s online wave: The ınternet and the future of feminism”. Feminist Studies (ss. 727-744), 37(3).

Skalli, L. H. (2013). “Young women and social media against sexual harassment in        North Africa”. The Journal of North African Studies (ss. 244-258), 19(2).

Traister, R. (Bahar 2007). “Preface”. S&F Online (Scholar and Feminist Online): Blogging Feminism: Websites of Resistance, 5(2).

[1] Virginia Woolf’un Kendine Ait Bir Oda adlı eserinden esinlenilmiştir.

[2] Gettolaşma ifadesi, üniversitelerde kadın ve toplumsal cinsiyet araştırmaları alanlarında çalışanların kaynaklara erişiminin zorlaştırılması, akademik ortamdan dışlanması, çalışma alanlarının marjinalleştirilmesi anlamında kullanılmıştır.